Bir şaka mı? Bilmek isterdim..
"Biri paşa 3 subayla beraber Ankara Emniyetinde
Gözaltında tutulduğu 3 gün zarfında,
5 vakit namaz kıldığı.. seccade bulamadıkları zaman
Gazete kağıtları üzerinde namaz kılmak zorunda kaldıkları..
Bir'in gözaltına alındığı ilk gün yatsı ezanı okunmasını takiben
Namaz kılacağını söyleyerek seccade istediği..
Emniyette seccade bulunamayınca talimat üzerine
Kampüs içerisinde bulunan mescitten seccade getirilerek
Bir'e verildiği.. yatsı namazını kılan Bir'in
Gözaltında kaldığı 3 gün boyunca abdest alıp namaz kıldığı..
Namazı müteakip uzun uzun dualar ettiği..
Diğer 3 subayın da seccade istediği
Ancak başkaca seccade bulunamayınca
Diğerlerinin gazete kağıtları üzerinde namaz kıldıkları.."
Haberini okuyunca şöyle bir geçmişe gittim:
ST-7-10/b Talimnâmesi uyarınca
Düşmanla savaşta cepheye gönderilenlerin
"Allah Allah" nidâlarıyla ölüme gönderilirken..
Cephe gerisindekilerin
"Allah Allah" dedikleri için keyfî şekilde
Ordudan atıldıkları günlere gittim bir süre..
"Allah Allah!
Neredeeen nereye" dedim yüksek sesle..
Bilmiyorum, Ç.Bir,
Etimesgut'taki işkencehâneye attıkları,
Akılalmaz işkencelere tâbi tuttukları ve
Bir kısmı aklî dengesini yitiren subay/astsubayların
İşkence nezârethânesinde neler yaşadıklarını anlayabilmiş midir?
Sanmıyorum, çünkü o subay-astsubaylar
Ç.Bir kadar şanslı değillerdi..
Ç.Bir kadar insanî muamele görmemişlerdi..
Çünkü 10-15 gün süreyle işkence görenler,
Çıktıktan sonra sessiz sedâsız tedavi sürecine sokulurlar,
Aksi halde ordudan atılacağı ihtar edilirdi..
İşkence izleri yokolduktan sonra da ordudan atarlardı..
Buna dair feverânlar cılız sesler olarak kalır, kaybolur giderdi..
Ç.Bir'in dularında neler söylediğini ve
Yüce Yaratıcı'dan neler istediğini bilmek isterdim..
Ç.Bir'in dua görüntüleriyle, Yüce Yaratıcı dışında
Başkaca vermek istediği bir mesaj var mıydı, bilmek isterdim..
Ç.Bir'in dua görüntüleriyle,
Gerçek bir dindar mı(inşallah) yoksa
Başkaca bir şey mi amaçlanıyordu, bilmek isterdim..
Bir hâkim arkadaşımın bizzat makam odasında şahit olduğu üzere,
Dönemin muhafazakâr bilinen adı bizde saklı
Adalet Bakanı'na telefon edip
"Attığımız hâkimlere avukatlık yaptırmayacaksınız..!"
Tâlimatı(!) vermesinden ve uzun bir süre
Avukatlık bile yaptırmaması günahından dolayı
Nâdim olup tövbe edip etmediğini bilmek isterdim..
Gerçekten tövbe etmişse hakkımı helâl edeceğim de..
Ç.Bir'in sadece namaz kılmakla
İrticacı olunup olunmadığını öğrenip öğrenmediğini..
Öğrendi ise irticacı olup olmadığını bilmek isterdim..
Sadece namaz kıldığı için ordudan attığı
Binlerce subay/astsubay hakkında
Allah'tan af dilediğini farzetsek bile,
Ben dâhil bu arkadaşlardan
Helâllik dileyip dilemeyeceğini bilmek isterdim..
Çünkü, kul hakkını Rabbim affetmiyor da..
Yakalanma ve ordudan atılma korkusuyla,
"Tuvallette.. cebinden çıkardığı naylon seccadesinde
Namaz kılmak zorunda kalanları" düşününce,
Müdür Yardımcısı'nın odasında, temiz bir seccade üzerinde
Namaz kılmanın nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek isterdim..
Dua için açtığı ellerini kime açtığını,
Namazda huşû'yu idrak edip etmediğini bilmek isterdim..
Mutlak Bir'in karşısında
Kendini nasıl hissettiğini bilmek isterdim..
Daha o kadar çok yürek kanatan acılar yaşandı ki,
Yer-gök kabul etmedi, edemezdi.. kul hakkıydı çünkü..
Zaten bu âhları duyan gökkube inledi..
Yerde de kalmadı.. kalamazdı da..
Kalmadı netekim..
SÖZÜN ÖZÜ:
Mazlûmun âhı, indirir şâhı.. Atasözü..
Gözaltında tutulduğu 3 gün zarfında,
5 vakit namaz kıldığı.. seccade bulamadıkları zaman
Gazete kağıtları üzerinde namaz kılmak zorunda kaldıkları..
Bir'in gözaltına alındığı ilk gün yatsı ezanı okunmasını takiben
Namaz kılacağını söyleyerek seccade istediği..
Emniyette seccade bulunamayınca talimat üzerine
Kampüs içerisinde bulunan mescitten seccade getirilerek
Bir'e verildiği.. yatsı namazını kılan Bir'in
Gözaltında kaldığı 3 gün boyunca abdest alıp namaz kıldığı..
Namazı müteakip uzun uzun dualar ettiği..
Diğer 3 subayın da seccade istediği
Ancak başkaca seccade bulunamayınca
Diğerlerinin gazete kağıtları üzerinde namaz kıldıkları.."
Haberini okuyunca şöyle bir geçmişe gittim:
ST-7-10/b Talimnâmesi uyarınca
Düşmanla savaşta cepheye gönderilenlerin
"Allah Allah" nidâlarıyla ölüme gönderilirken..
Cephe gerisindekilerin
"Allah Allah" dedikleri için keyfî şekilde
Ordudan atıldıkları günlere gittim bir süre..
"Allah Allah!
Neredeeen nereye" dedim yüksek sesle..
Bilmiyorum, Ç.Bir,
Etimesgut'taki işkencehâneye attıkları,
Akılalmaz işkencelere tâbi tuttukları ve
Bir kısmı aklî dengesini yitiren subay/astsubayların
İşkence nezârethânesinde neler yaşadıklarını anlayabilmiş midir?
Sanmıyorum, çünkü o subay-astsubaylar
Ç.Bir kadar şanslı değillerdi..
Ç.Bir kadar insanî muamele görmemişlerdi..
Çünkü 10-15 gün süreyle işkence görenler,
Çıktıktan sonra sessiz sedâsız tedavi sürecine sokulurlar,
Aksi halde ordudan atılacağı ihtar edilirdi..
İşkence izleri yokolduktan sonra da ordudan atarlardı..
Buna dair feverânlar cılız sesler olarak kalır, kaybolur giderdi..
Ç.Bir'in dularında neler söylediğini ve
Yüce Yaratıcı'dan neler istediğini bilmek isterdim..
Ç.Bir'in dua görüntüleriyle, Yüce Yaratıcı dışında
Başkaca vermek istediği bir mesaj var mıydı, bilmek isterdim..
Ç.Bir'in dua görüntüleriyle,
Gerçek bir dindar mı(inşallah) yoksa
Başkaca bir şey mi amaçlanıyordu, bilmek isterdim..
Bir hâkim arkadaşımın bizzat makam odasında şahit olduğu üzere,
Dönemin muhafazakâr bilinen adı bizde saklı
Adalet Bakanı'na telefon edip
"Attığımız hâkimlere avukatlık yaptırmayacaksınız..!"
Tâlimatı(!) vermesinden ve uzun bir süre
Avukatlık bile yaptırmaması günahından dolayı
Nâdim olup tövbe edip etmediğini bilmek isterdim..
Gerçekten tövbe etmişse hakkımı helâl edeceğim de..
Ç.Bir'in sadece namaz kılmakla
İrticacı olunup olunmadığını öğrenip öğrenmediğini..
Öğrendi ise irticacı olup olmadığını bilmek isterdim..
Sadece namaz kıldığı için ordudan attığı
Binlerce subay/astsubay hakkında
Allah'tan af dilediğini farzetsek bile,
Ben dâhil bu arkadaşlardan
Helâllik dileyip dilemeyeceğini bilmek isterdim..
Çünkü, kul hakkını Rabbim affetmiyor da..
Yakalanma ve ordudan atılma korkusuyla,
"Tuvallette.. cebinden çıkardığı naylon seccadesinde
Namaz kılmak zorunda kalanları" düşününce,
Müdür Yardımcısı'nın odasında, temiz bir seccade üzerinde
Namaz kılmanın nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek isterdim..
Dua için açtığı ellerini kime açtığını,
Namazda huşû'yu idrak edip etmediğini bilmek isterdim..
Mutlak Bir'in karşısında
Kendini nasıl hissettiğini bilmek isterdim..
Daha o kadar çok yürek kanatan acılar yaşandı ki,
Yer-gök kabul etmedi, edemezdi.. kul hakkıydı çünkü..
Zaten bu âhları duyan gökkube inledi..
Yerde de kalmadı.. kalamazdı da..
Kalmadı netekim..
SÖZÜN ÖZÜ:
Mazlûmun âhı, indirir şâhı.. Atasözü..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.