Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Emanetleri Ehline Verip, Adaletle Hükmetmekle Emrolunduk

Emanetleri ehli olanlara vermemiz ve insanlar arasında hüküm verdiğimiz zaman da adaletle hükmetmekle emrolunmuş bulunuyoruz. Emaneti ehline vermenin olmazsa olmaz şartı, adaletle hükmedecek akl-ı selim bir muhakemeye sahip olmaktır. Akl-ı selim bir muhakemeye sahip olmadan, her hak sahibine hakkını verebilmekte mümkün değildir.

Âyet-i Kerimede:“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisâ Sûresi âyet:58) 

Âyet-i Kerimenin; emanet ve adalete riayet emri ebedî ve genel bir düsturdur.Emaneti ehline vermekle birlikte, adaletle hükmetmek arasında çok önemli bir bağ vardır. Her birimiz imtihan edildiğimiz dünya hayatımızda hükümler vermekteyiz. Şu iyidir, güzeldir, bu kötüdür, çirkindir derken hep hüküm vermiş olmaktayız. Ancak, iyi hükmünü verdiğimizde gerçekten isabetli karar verilmiş ise problem yoktur. Fakat kötüye iyi denilirse, mefhumu muhalifinden iyiye de kötü hükmünü vermiş oluruz. Biz Müslümanların, Kur’an ve Sünnet’ te bildirilen,  yoruma ihtiyaç hissedilmeyen somut hususlardaki kötü, çirkin ve zararlı olarak tanımlananları iyi, güzel ve faydalı gösteremeyiz. Kısacası Allah(c.c.) ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.s.)’in emrettiklerini kötü, yasakladıklarını da iyi gösteremeyiz. Bu gerçeği kavrayamayıp bu ve benzer yanlışları yapanlar İnkâr etmiş sayılırlar. Kimsenin emirleri yasaklama, yasakları kaldırıp, meşru ve helal sayma hakkı yoktur.

     Kişi kendisine ait bir emaneti, bir değeri, kötü olarak görüp bildiğine değil, iyi olarak görüp bildiğine vermesi gerekmektedir. Sorumluluk sahibi, iyi, güzel davranış sergileyen birisi varken, bir kötüye emanet edilmesi düşünülemez. En başka, Liyakat sahibi, ehil kişiler tercih edilmelidir. İşte bu nedenledir ki, bahse konu âyet-i kerimede; emanetleri ehline vermek ve adaletle hükmetmek arasında doğrudan bağlantı kurmaktadır. Çünkü verdiği hükümlerde adaletle hüküm veremeyen, adil olmayan kişi, emanetleri de ehline veremez.

     Bilinen bu gerçekler nedeniyle, emaneti ehline vermeyen biri, yaptığı bir çok zulümlerinin yanına bir de hükümde zulmü eklemiş olmaktadır. Şayet adil hükmetseydi, emaneti ehline vermesi gerekirdi. Adil hükmetmeyip, hükmünde zalim olması sebebiyle, kendisine, emanete, emanete ehil ve layık olana zulmetmiş olmaktadır. Liyakat ve ehliyetten uzak olan birine emanetin tevdi edilmesi durumunda, bu emaneti veren de verilen yanlış karar sebebiyle zulme ortak olur.Gerçek anlamda Liyakat ve Ehliyet özelliklerini; güzel ahlâk sahibi Şuurlu Müslüman hak etmektedirler. İnsanlar hiçbir bilgiye sahip olmadıkları alanlarda bile alacakları eğitim, ilgi ve alakaları sebebiyle noksanlıklarını gidererek başarılı olabilirler. Ancak güzel ahlâktan yoksun olanların verecekleri maddi ve manevi zararlar çok büyük olmaktadır. Öncelikli olarak her işi, güzel ahlâk sahibi, kendisini alanında yetiştirmiş ehil olanlara vermek gerekir. Bir kardeşimiz bizden iyi ise koltuğumuzda oturacak kişi o olmalı, ben değil diyebilmeliyiz. Herkes bu mukayeseyi yaparsa gerçek anlamda kardeşlikte tesis edilir, başarıda açıkça her alanda kendini gösterir. Efendimiz Hz. Muhammed          (s.a.s.)’in: "Emanetler (görevler) ehil olmayanlara verilince kıyameti bekle!" ikazını çok iyi anlamamızgerekir. Önemli görülen mevkilere işi bileni değil de, hak etmediği halde yakınını, kendi adamını getiren toplumların kıyameti çoktan kopmuş demektir.Hiçbir millet, liyakatten uzak ehil olmayanlara görev vererek uzun süre ayakta kalamaz!

     Evlâtlarımız bizlere emanet olarak verilmiştir. Onların, ahlaklı, güzel yetiştirilmesi ebeveynlerin asli görevleridir. Çocuklarını dürüst ve güzel ahlaklı olarak yetiştirmeyen anne-babalar da evlâtlarına zulmetmiş olurlar. Adil olmayan hüküm, emanete ihanetle biten bir sürecin başlangıcıdır.

     İçinde bulunduğumuz bu günlerde yeniden seçime odaklanmış bulunuyoruz. Seçimlerde, kendilerine ait oy verme yetkilerini, Milletin değerleri ile kavgalı Partilere ve Onların adaylarına veren seçmenler; iyi-kötü hükmünü verirken adil davranamayan kişilerdir.İyiyi kötüden ayırarak, emaneti ehline verme konusunda hassas davranmalı, ileride pişman olacağımız kararlardan kaçınmalıyız.

Aslında, insanlarımızın her birine, adil hüküm verebileceği derecede bilgi, birikim, şuur ve eğitim vermemiz gerekmektedir. Muhakemesini nasıl kullanacağını bilemeyen, adaletle hüküm verecek bir akl-ı selim işleyişe sahip olamayan kişilerin, emaneti ehline verme hususunda isabetli davranmaları esasen beklenemez.Seçimlerdemilletimizin feraseti sayesinde isabetli kararlara vesile olduğunu geçmişten günümüze biliyoruz. Güzel Ülkemiz Türkiye’mizin ehil insanlar tarafından yönetilmesine yetki verilmesi hususunda her birimizin sorumlulukları vardır. Doğru hüküm, ancak doğru muhakeme sonucunda elde edilir.

     Dini, ahlaki, siyasi, sosyal, ekonomik, bilimsel ve benzeri, hayatımızın bütün alanlarında başarılı olmamızı sağlayacak esas, emanetlerin ehline verilip, adaletle hüküm verilmesi ile mümkün olacağının bilinmesi gerekmektedir. Toplumumuzu arzu ettiğimiz bütün güzelliklerle dolu hale getirmemiz, fertlerimizin iç dünyalarını değiştirmemizle mümkündür. Yani, toplumsal değişmenin ilâhi yasası kurtuluşa giden yol bizim tercihlerimizle mümkündür.“Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Ra’dSûresi âyet:11)

Allah (c.c.), her birimize, emanetleri ehli olanlara verebilmeyi, insanlar arasında hükmettiğimiz zaman da adaletle hükmetmemizinasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim. 

Bu yazı toplam 2281 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.