Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

İslâm’ın Ana Kaynakları; Kur’an ve Sünnettir

     Kur’an-ı kerîm ve sünnet İslâm’ın iki ana temel kaynağıdır. Müslümanlar Kur’an ve sünnet hükümlerine tabi olarak hayatlarını yaşamalıdırlar. Kişiler zor kullanılarak Müslüman yapılamazlar. Ancak, fert kendi hür iradesiyle İslâm’ı benimseyip kabul ederse, yapması gereken konularda, tembellik yaparsa zorlaması kaçınılmaz olur. Bunu bir örnek ile anlatmak gerekirse, diyelim ki bir fert her hangi bir kurumda memur olarak veya işçi olarak işe girse ve sonucunda da ben istediğim zaman gelirim, istemediğim zaman gelmem dese bu durum sürdürülemez. Gelmediği günler için bir takım yaptırımlar cezalar verilir, aynı şekilde devam edilirse de görevine son verilerek kurum ile bağı kesilir. Memur veya işçi olmak istemeyen hiçbir kimseye, hiçbir kimse zorla görev veremez. Kendisi gönüllü isteyerek bir göreve başlayanın da görevini en iyi şekilde yapması istenir. Müslüman’ın da, İslâm’ı en iyi temsil etme sorumluluğu bulunmaktadır.

     Müslüman; İslâm’ın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmak zorundadır. Vahiy ile peygamberlik diğer bir ifadeyle Kur’an ile Sünnet birlikteliği, tohum ile toprak veya et ile tırnak gibidir. İnsanlık tarihi incelendiğinde hiçbir İlâhî Kitap, Peygamber siz gönderilmemiştir. Bundan dolayı, Allah(c.c.)’ın gönderdiği Kitabı, aramızdan seçtiği Peygamberinin aracılığına başvurmadan anlamaya çalışmak ya da Vahiy siz bir Peygamber telakkisi oluşturmak yanlış bir din anlayışının ortaya çıkmasına yol açar. Hadis siz din, Peygamber siz din demektir. Bu da yeni bir din icat etmek anlamına gelir. Müslüman, kesinlikle Sünnete düşmanlık edemez, O’nu devre dışı bırakamaz. Vahiy denilince ilk akla gelen Kur’an’dır. Ancak; hadisin/sünnetin de vahiy ile önemli bir ilgisinin olduğu da aşikârdır.

     İslâm, Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin sünneti olmak üzere iki temel kaynağa dayanmaktadır. Dinin sahibi olan Allah, Kur’an’ı gönderirken Peygamberini de, İslâm’ın insanlar tarafından nasıl yaşanacağını göstermesi için görevlendirmiştir. Sünnet, dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimidir. “Şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Sûresi âyet: 4) hitabıyla Allah Teâlâ Efendimizi taltif etmiştir. Ayrıca, “Allah ve Elçisi bir konuda hüküm verdikten sonra Mü’min bir erkek ve Mü’min bir kadının, kendileriyle ilgili hususlarda artık başka seçenekleri yoktur. (Bu hakkı kendinde görerek) Allah’a ve Elçisi’ne isyan eden kimse, şüphesiz apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.” (Ahzâb Sûresi âyet: 36)  Bu âyet, meselenin çözümünde temel bir ilke olarak Kur’an ve Sünnetin hakemliğine başvurulması gerektiğini öğretip, emretmektedir. Kuran-ı Kerimi en iyi anlayan ve yorumlayan kişi muhakkak ki Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) dir. O kendi nefsinden, heva ve hevesinden konuşmaz, vahiyle konuşurdu.

     Rasûlüllah (s.a.s.)’e itaat, onun getirdiği ve uyulmasını emrettiği bütün prensipleri yerine getirmeyi gerektirir. Kur’an’daki pek çok âyet-i kerîme, ya doğrudan ya da dolaylı olarak peygambere itaat edilmesini ve ona karşı gelinmemesini emretmektedir. “Allah’a itaat edin, Rasûl’e de itaat edin ve karşı gelmekten sakının.” (Mâide Sûresi âyet: 92); “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âli İmrân Sûresi âyet: 31); “De ki: Allah’a ve Rasûl’e itaat edin.” (Âli İmrân Sûresi âyet: 32).

     Hz. Peygamber, Allah’ın kendisini gönderdiği bir elçisidir. Elçinin sözü, onu gönderenin sözü olarak kabul edilir. Bu durum Kur’an’ı Kerim’de defalarca ifade edilmiştir. Nitekim Allah (c.c.), “Elçinin (Peygamberin) getirdiği şeyi alınız ve sizi menettiği şeyden de çekinip kaçınınız.” (Haşr Sûresi âyet: 7) Bu ve benzeri âyetler, Allah(c.c.)’ın elçisinin hadislerinin, O’nun emir ve nehyi gibi olduğuna işaret etmektedir. Allah(c.c.)’a ve Rasûlüne inanan Müslümanlar, İslâm’ın geldiği ilk günden beri Kur’an ve Sünnet ikilisini hep birlikte ana gelmişlerdir. Dolayısıyla, Kur’an-Sünnet ilişkisinin varlığı, bütünlüğü, birlikteliği, vazgeçilmezliği şer’in, akıl ve mantığın zorunlu gereğidir.

     Kur’an ve Sünnet’te her konunun mutlaka bir çözümü vardır. Müslümanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, kendi belirledikleri kurallara göre çözemezler. Kur’an ve Sünnette belirtilen hükümlere göre hayatını yaşayan ihlaslı, samimi, Mü’minlerden olmamız duası ile sıhhat ve âfiyetler dilerim.          

Bu yazı toplam 1709 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.