Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Kadının Kocasıyla Çekişmemesi

 “Hakîkat, Rabbimin bana ilk ahdi (vasiyeti) ve beni ilk men ettiği şey, putlara ibâdetten ve içki içmekten sonra kadınların erkeklerle çekişmemeleri ve münâkaşa etmemeleri olmuştur.”

Yine bu hususta Ebu Said Hudri (r.a.)’den: Resûlüllah (s.a.v.) kadınların yanına uğradı ve onlara şöyle seslendi: “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz; çünkü sizler, bana cehennem ehlinin çoğu olarak gösterildiniz, buyurdu. Kadınlar da ya Resûlallah, neden, diye sordular. Resûlüllah, çünkü siz, çokça la’net eder ve kocalarınıza karşı küfran-ı nimette bulunursunuz. (Yani, size yaptığı iyilikleri çabucak unutur da bana hiçbir iyilikte bulunmadın dersiniz). Aklı tam ve ihtiyatlı birinin aklını sizin kadar çelebilecek birini görmedim; oysa sizin aklınız ve dininiz eksiktir, buyurdu.

Kadınlar, ey Allah’ın Resûlü, dinimizin ve aklımızın eksikliği nedir, dediler.

Resûlüllah: Kadının şahadeti, erkeğin şahadetinin yarısı değilmidir?

Kadınlar: Evet, dediler. Resûlüllah: İşte bu aklının eksikliğindendir. Hayız olduğu zaman da namaz kılmaz, oruç tutmaz değil mi?

Kadınlar: Evet, dediler. Resûlüllah: İşte bu da dininin eksikliğindendir, cevabını verdi.” 

 Ebu Ümâme (r.a.)’den Peygamber (.s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: “Dikkat edin! Cehennem (israf ehli) beyinsizler için yaratılmıştır ki, onlar(ın bir çoğu) kadınlardır.”  Bu kadınlar, yapılan iyiliklere karşı namkörlük eden, dünya süslarine oldukça düşkün, ahretten yüzçevirenlerdir. Kadınlar, her zaman istediği yerine getirilirken, bir gün arzusu yerine getirilmese senden ne hayır gördüm ki, derler.

Hasılı kadının mükellef bulunduğu edepler hususunda söylenecek söz şudur: Kocası evinin ihtiyaçlarını temin ediyorsa kadın evinde oturmalı, ancak izniyle çıkmalı, gerekmedikçe dışarı yalnız çıkmamalıdır. Kocası evde olmadığı zamanlarda, onun namusunu ve malını korumalı. Kocasının bütün meşrû (dine uygun) olan emirlerini yerine getirirken onun rızâsını düşünmeli. Nefsinde ve kocasının malında efendisine ihânet etmemeli. Yabancı bir kimseye mecbur kalmadığı müddetçe sesini duyurmaktan sakınmalı, ihtiyaçlarını temin etmek için kocasının dostuna kendisini tanıtmamalı. Kapıya gelen kocasının bir dostu izin istediği zaman, kocası hazır olmadığı takdirde, kapıda onların kimler olduğunu dahi sormamalı ve onlarla karşılıklı konuşmaya girişmemeli. Kendisini tanıdığını zannettiği bir kimseye, kendisini tanıtmayacak bir şekilde davranarak, ailenin huzuru ve mutluluğu için tedbir almalı. Bütün bunları kendi nefsini ve kocasını korumak için yapmalı. Kocasının ve akrabalarının hakkını nefsinin hakkından önce tutmalı. Namazına, orucuna devam etmeli. Bedenini her an temiz tutmalı, öyle bir durumda bulunmalı ki, kocası istediği anda onunla beraber olabilmeli. Çocuklarına şefkat göstermeli, onların hatalarını düzetmeye dikkat etmeli, onlara bağırıp çağırmamalı ve efendisine karşılık vermek hususunda dilini tutmalıdır. Kadın, sadece kocasına güzel görünebilmek ve bu sayede aralarında bir ülfet oluşturmak amacıyla giyinip kuşanmalı, süslenmeli, kokular sürünmelidir. Maalesef bazı kadınlar kocasına karşı değil de başkaları beğensin diye makyaj yapmakta, kokulanmakta…

Erkekler de başkalarında görüp imrendiği hususları kendi hanımında göremeyince aile içinde ister istemez soğukluk meydana gelmekte. Bu yanlışlıklar yüzünden, aile yuvaları dağılma eğilimine girmektedir. Evlilik sorumluluk ister. Bunu bilmeden evlenenler, çok sıkıntı çekiyor, belirli bir zaman içinde alışıyor, ama bir de o sıkıntılı dönemi yaşayanlara sormak gerekir. Bazıları da bu sıkıntılı dönemi çekemiyor, acele edip boşanma yolunu seçiyor. İşte asıl üzülecek şey budur.

Kader hususunda Allah Teâlâ Hz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası, bize asla isâbet etmez. O, bizim Mevlâmız'dır. (Onun için) Mü’minler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.”

Diğer ayette ise: “…Kim de Allah’a saygı duyup emirlerine uyarsa, (Allah) onu (selâmete) çıkaracak bir imkân sağlar.” “Ona, tahmin etmediği yerden rızkı verir. Kim de Allah’a güvenip dayanırsa ona yeter. Allah Teâlâ her şey için bir ölçü (bir sınır) koymuştur.”  Kim Allah’ın sınırlarına dikkat eder de o sınırları aşmazsa kurtuluşa erer.

Bu yazı toplam 3210 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.