Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Kur’an ve Sünnet Ana Kurtuluş Kaynaklarımızdır

İslâm’ın, Kur’an ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sünneti olmak üzere iki temel kaynağı bulunmaktadır. Kur’an ve sünnette belirtilen emirleri yapıp, yasakladığı konulardan da uzak durup güzel ahlâk sahibi olarak hayatını yaşayanlar gerçek kurtuluşa erenlerdir. İslâm dininin sahibi olan Allah (c.c.), Kur’an’ı gönderirken Peygamberini de, İslâm’ın insanlar tarafından nasıl yaşanacağını göstermesi için görevlendirmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), numune- i imtisal, rol model gönderilmiştir. Sünnet, dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimidir.

İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir. Nasıl ki bedenin yaşaması için yemeye, içmeye v.b. ihtiyacı varsa, bunun gibi ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası da tam anlamıyla Allah (c.c.)’ın Rızasına uygun işler yapıp, yasakladığı fiillerden uzak durmakla mümkündür. Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kurandan da özlenen, arzu edilen faydalar sağlanamaz. Gerçek faydanın sağlanması için İslâm’ın emirlerini yaşamalı, yasakladıklarından da kaçınmalıyız. Kur’an-ı Kerîm Mü’minler için gerçek anlamda şifa kaynağıdır ve aynı zamanda da rahmettir. Mü’min; Kur’an-ı Kerimden faydalanmak, feyz almak için okumalı, dinlemeli, anlamalı ve hükümlerini yaşamalıdır. İşte bu özelliklere sahip olanlar Kur’an’a yöneldikleri için, Kur’an, onlara şifa olmaktadır.

Müslümanlar Kuran-ı Kerim'i okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuşlardır. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kuran'a karşı Mü’minin ilk vazifesi O'nu sık sık okumak olmalıdır. Kuran'ın ilk emri "Oku” iken şüphe­siz Kuran'ı okuyamama diye bir mazeret olamaz. Her Müslüman Kuran'ı okumayı ken­disi bilmeli ayrıca aile fertlerine ve öğre­tebileceği kimselere öğretmelidir. Peygam­berimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Hadis-i Şerifle­rinde: "Sizin en hayırlınız, Kuran'-ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir" buyurmuşlardır.

Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kurandan da özlenen faydalar sağlanamayacaktır. Özlenen şekliyle Kur’anla yeniden gerçek anlamda buluşursak kurtuluşa her iki cihan da ereriz.

Âyet-i Kerimede: ”Biz, Kur’andan öyle bir şey indiriyoruz ki O, Mü’minler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” ( İsra Sûresi âyet: 82) buyrulmuştur.

Mü’min, Kur’an’dan feyz almasını bildiği için, bu maksatla okumakta, dinlemekte ve yaşayışını O’na uygun olarak emirleri yapıp, yasaklananlardan da kaçınmaktadır. Bu güzel ve olumlu yaklaşım sonucu, bu özelliklerle dopdolu olan Mü’min’in kendisine Kur’anı Kerîm âyetleri şifa ve rahmet olmaktadır. Mü’mine şifa olmasına karşılık, zalimin hüsranının artması, O’nun Kur’andan uzak durması, kendisi ile Kur’an arasına mesafe koyup, düşmanlık yapması sebebiyledir. Nasıl ki Doktorun yazdığı ilacı hasta kullanmaz da sonucunda hastalığı artarsa, zaliminde hüsranının artması, ilaçtan uzak duran hastanın durumu gibi, Kur’andan ve Sünnetten uzak durması, hüsranının artmasına vesile olmaktadır. Kur'an-ı Kerîm’in, biz Mü’minlere hayat vermesini, gerçek anlamda şifa olmasını istiyorsak, öncelikle, hayatımızı Kur'an'a göre yaşayıp samimiyet ve sadakatimizi göstermeliyiz. Kuran, maddi ve manevî bunalımların en hayırlı şifa kaynağıdır. Kuran'a sımsıkı sarılıp O’nu bırakmamalıyız. Allah (c.c.)’ın kelâmı Kur’an-ı kerîmi hayat rehberi tanımalı ve hükümlerini yaşamalıyız.

Kur’an-ı okuyup, anlayıp emirlerini yerine getirip, yasaklarından da kaçınırsak, kulluk görevlerimizin gereğini yapmış oluruz. Nefsimize ve şeytanların vesveselerine dur diyerek, Kur’an ve Sünnete uygun bir hayat yaşamalıyız. Akıl nimetimizi kullanarak, imanımızı güçlendirmeli, taklidi imandan tahkiki imana ulaşmalıyız. Her zaman Kur’an-ı hayatımızın merkezine almalıyız. Kur’an-ı okuyup, anlayıp, yaşayışımıza aktardığımız zaman ibadet, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örnekleri sergilenmektedir. Bu özelliklerimizin her zaman aynı anlayışta devamını sağlamalıyız. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’ın ahlâkı Kur’andır. Biz de O’nun gibi güzel ahlâklı olmalıyız.

Kur’ân eczanesinde, her derde devâ vardır;

Son kullanma tarihi: Kıyâmete kadardır… Cengiz Numanoğlu

Müslümanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, Kur’an ve sünnet hükümlerine göre çözmek zorundadırlar. Gerçek huzur ve kardeşliğe bu sayede kavuşabilirler. İşin içine nefsani ve şeytani duygular girdikçe düşmanlıklar derinleşir.

Rehberimiz Kur’an-ı Kerîm ve önderimiz Hz. Muhammed (s.a.s) Efendimizin nurlu ve aydınlık yolunda her daim olanlardan olmamızı Allah (c.c.)’tan niyaz eder, sıhhat ve âfiyetler dilerim.

Bu yazı toplam 1730 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.