Mehmet Akkanat

Mehmet Akkanat

Mevlana'da Semâ

Mevlana'da Semâ

 

      Müzik, âşkla dolup taşan gönlün oynaşı, sema bu âşkın vecdi ve hareketiydi. Şiir ise aşkın dili, gönül kandilinin yağıydı. Bu üç estetik unsur, yani müzik, sür ve semâ bir oldu mu. bir âşk çağlayanı oluyor, köpüre köpüre Mevlâna'nın ruhunda, benliğinden dökülüyor ve bu çağlayanda Mevlâna dahi silinip      kayboluyordu.
    Mevlâna'nın ilâhî âşkı ve vecdinin dili sayılan müzikte, rebabın ve neyin yeri büyüktü. "Rebabın dili Türk olsun, Rum olsun, Arap olsun âşıkların dilidir,." diyen Mevlâna: "rebab aşk kaynağıdır, ahbap yoldaşıdır. Bulut nasıl gül bahçesini sularsa, rebabda gönülleri sular, gönüllere şakilik eder.." buyurur. Aşk susuzluğunu rebabın tatlı, yanık nağmeleriyle göderiyor.       Onun   sesiyle gönlünü         serinletiyordu.
    Mevlâna, Mevlâna olalı beri Konya ney ve rebab sesleriyle dolmuştu. Nerede Mevlâna, orada müzik, şiir ve semâ vardı. Bu ses, bu nefesler taassubun kör kuyusuna düşenleri çileden çıkarıyor, "Bu çengilik ne diye? Biz iki eşek yükü kitap okuduk. Müziğin helal olduğuna dair bir tek satır bile görmedik.." diyorlardı. Bu sözler Mevlâna'ya ulaştığı zaman tek cümle ile itirazlarını       cevaplandırıyordu:
Onlar   eşekçesine    okumuşlar!
    Rebabı ten kulağıyla değil, can kulağı ile dinlemek, onun dilinden anlamak demekti. Bir gün Mevlâna. "Biz. rebabtan cennet kapılarının açılışının tatlı sesini duyuyoruz" demişti. Her zaman Mevlâna'ya karşı olan Seyyid Şerafeddin buna da itiraz etmiş:
Biz de rebabı duyuyoruz. Fakat bize acı bir gıcırtıdan başka ses gelmiyor.
demişti. Mevlâna bu söze incinmedi. Şu zarif nüktesi ile cevap vermişti:
Evet o da duyuyor ama Fark şu biz cennet kapısının açılışının sesi
ni duyuyoruz, o ise kapanışının.. Ve ilâve ediyordu:
Medreseleri bilginlere verdik, tekkeleri şeyhlere, Rebap ortalık yerde bizim gibi garip kaldı. Ona da rağbet gösterselerdi şüphesiz bağışlardık ama bunu yapmadılar. Eh ne yapalım garibi garip     okşar. Hoş     görsünler..
    Rebap okşandıkça. hele Mevlâna'ni', hassas, ince parmaklarıyla
okşandıkça ilâhî nağmeler çıkarıyor, âşk ezgisiyle ağlıyor, inliyordu.
Hele o ney, o kamış parçası bir âlemdi. O ney ki. gönül sahibinin elinde bir kamış olmaktan çıkıyor. Allah esrarını fısıldayan bir ses, bir nefes oluyordu. Bu ses bu nefes, önce Mesnevi'de, "Dinle bu ney nasıl şikâyet ediyor, ayrılıklardan nasıl hikâye ediyor" diye dile geliyor, ney olmaktan çıkıyor, Mevlâna'nın ta kendisi oluyordu. Aslında ney, benzi sararmış, varlığını Allah'a adamış, Allah âşığını temsil ediyordu.
    Neyin üzerindeki yedi delik, insan başındaki göz, kulak, burun ağız gibi yedi deliği ifade ediyor ve ney, "İnsan-ı kâmil"i dile getiriyordu. Mevlâna, Mesnevi'sinde böyle bir ney'di. "Mevlâna, kendisini, Çelebi Hüsameddin'in ağzından üflenen ve kendi yarattığı giryan musikiyi döken bir ney'e benzetir" demektedir. Rahmetli Yaman Dede, "Nây" adlı manzumesinde     şöyle   seslenir:    “İçi boş, benzi sararmış ona aşktır maya Derd-i hicran ile inler, eder âh Leylâ'ya. arz eder hıçkırarak âşkını hep Mevlâya, Bak neler söyletiyor Hazreti Mevlânaya..” (KAYNAK-semazen.net)

 

Mevlana’da “SEMA” neydi günümüzdeki hali nedir ?

“SEMA”

Mevlana’da “SEMA” bir Allah aşkıydı,bir zikirdi, bir aşk haliydi, bir vecd haliydi, bir kendinden geçişti, bir semaya yükselişti, bu yalan alemden kaçıştı, gerçek aleme uçuştu, Mevlana’nın, Mevlana olmaktan çıkışıydı, aşığın, maşukuyla buluşmasıydı “SEMA”

 

Günümüzdeki haliyle

 “SEMA”

Bizler, rahmetli Tahir Hocamızın deyişiyle  “AŞK ERİ MEVLANA”yı kendimize örnek alalım, O’nun gibi yaşamaya çalışalım,O’nun gibi güzel bir insan olmaya çalışalım ki sadece görsel bir şölenden ibaret olan “SEMA”ı hakkıyla yerine getirebilelim inşallah.

Bi dahaki konumuzda buna atfen sema eğitimi alan ve bu işi meslek edinen semazenlerimizle ilgili bir yazımız olacak inşallah.

Hayırlar fethola, şerler defola, günümüz gecemiz hayırlarla dola, Recep, Şaban ve Ramazan bütün İslam Alemine hayırlı ola vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Akkanat Arşivi