Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Namaz hayasızlık ve kötülüklerden alıkoyar!

Namaz; İslam’ın beş temel şartından biridir. Kelime-i Şahadetten sonra en önemlisidir. Kendi hür iradesi ile Kelime-i Şahadet getirip, Müslüman olan bir ferdin, kılmakla yükümlü olduğu, dinin direği hükmünde bir ibadettir. Bedenimiz için nasıl gerekli önlemi alıp, meşru ve helal gıdaları yiyip, su v.b. içeceklerle korunması ve beslenmesini sağlıyorsak, ruhumuzun da gıdası, beslenmesi ancak iman ve onun gereği olarak ibadetlerle mümkündür. Kısacası kulluk görevinin bilincinde olmak gerekir.

     Âyet-i Kerimelerde : “(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namaz kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut Sûresi Âyet:45), “İnsanları ve Cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ( Zâriyat Sûresi Âyet:56 ),   “Ey Müminler sabırla ve namazla Allah’tan yardım isteyin…” (Bakara Sûresi Âyet:45), “Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, başlarına gelene sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (hayır için) harcayan.”  (Hac Sûresi Âyet:41), “Onlar namazlarında huşu içindedirler.” (Müminün Sûresi Âyet:2), “De ki “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enam Sûresi Âyet:162) buyurulmuştur.

     Günaha götüren isteklerin baskısından kurtulmanın ve ruh yüceliğine erişmenin en sağlam yolunun namazı ikamet edip, ayağa kaldırmak gerektiğini âyetlerden çok net olarak öğrenmekteyiz. Kur’an tilâveti ve namaz, Mü’mini, hayasızlıktan, kötülüklerden alıkoyan en önemli, en başta gelen ibadetlerdir. Kendi özgür ve hür iradesiyle İslam’ı tercih eden bir Müslüman, Allah (c.c.)’ın emirlerini yapacağını, yasaklarından da kaçınacağını kabul etmiş demektir. Dolayısı ile kendi iradesi ile kabul ettiği dininin hükümlerine göre hayatını yaşaması da olması gereken bir özelliktir. Bunu bir örnek ile açıklamak gerekirse; öğretmen olan bir kişi, “benim canım isterse derse girer, istemezse girmem” diyemez görevine gelmeyenlere haklı olarak bir takım yaptırımlar uygulanır. Özürsüz olarak on gün görevine gelmezse müstafi addedilir ve görevine son verilir. Kendisi bu görevi bıraktıktan sonra ona hiç kimse niye derse gelmiyorsun diye sormaz. Nasıl ki, dünyevi bir görevin gerekleri yapılmadığı zaman hesabı sorulursa, imanın gereği ibadetleri yapmayan, namazı kılmayan Müslümanlara da hesabı sorulabilir diye düşünüyorum.

     Örnekte anlatmaya çalıştığım gibi, hür irademizle kabul edip, benimsediğimiz güzel dinimiz İslam’ın emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınmamız da gerekir. Çünkü kimse bizi zorlamadı, severek benimsediğimiz dinimiz İslam’ın gereklerini yerine getirmeliyiz. Gerçek manada şuurlu bir şekilde kılınan, ikame edilen namaz, kötülüklerden arınmamıza ve yeniden dirilişimize vesile olur. Onun içindir ki imandan sonraki en önemli hakiki özellik namazdır. Aslında bütün Müslümanlar namazla dirilirler. Çok zaman şahit oluruz ki, namazını kılmayan veya kılamayan Mü’minlerin bile yürekleri namazı kılmak arzusu ile dolar. Namaz kılınmadığı zaman vicdanlar huzursuzdur. Namaz ile tam anlamıyla bağlantısını sağlamayan bazı Müslümanlar, namaz kılmıyorsam da kalbim temiz, filan kişinin yaptığı gibi hem namaz kılıp, hem de gıybet yapmıyorum diyerek namaz kılmamaya meşruiyet oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu kesinlikle yanlıştır. Kendi yanlışlarını bir başka yanlış örnekle savunmaya çalışırlar. Halbuki hem başkasının yaptığı gıybet vb. yanlışlar yapılmamalı, hem de namaz dosdoğru kılınmalıdır. Müslümanın içindeki güzellikler dışa yansımalıdır ki kalbinin temiz olduğunu anlayabilelim. Aksi halde kalbim temiz demekle kalp, temiz olmaz. Burada şu önemli cümleyi belirtmek isterim: Her namaz kılan, dürüst, güzel ahlâk sahibi bir Müslümandır diyemeyiz ama dürüst ve güzel ahlâk sahibi bir Müslüman olmak için de mutlaka namaz kılmalıyız. Namaz ikame edilmeden, kötülüklerden korunmamızın mümkün olmadığı bilinmelidir.

     Namaz, imanı takviye eder, nefsin kibrini kırar, tembelliği ve uyuşukluğu giderir, zor işler karşısında insanı güçlü kılar. Taberânî’nin rivayetine göre, Resûlullah (s.a.s.) zor bir işle karşılaşınca hemen namaz kılardı. Namaz, sıkıntılardan kurtulup huzur bulmamızın ana unsurudur.

     Bazı kimseler namazlarına riya katarlar, bazıları da namazın erkânını ihmal ederler. Namaz kıldığı halde, Müslüman’ın hayatına iyilikler değil de kötülükler hakimse, bir problem var demektir. Gerçek anlamda şuurlu bir şekilde namaz kılan Müslüman’ın hayatında kötülük kalmaz. Kötülük varsa namaz şuurlu olarak kılınmıyor demektir. Maun süresindeki 4-7. âyetlerde: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır, hayra da mani olurlar.” buyurulmuştur. Âyetlerden bazı kimselerin namazlarına riyâ kattığını, bazılarının da namazın erkânını ihmal ettiğini anlamaktayız.

     Rabbimiz, her birimize gerçek anlamda İman etmeyi, imanımızın gereği Salih amelleri işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, ibadetleri yapmayı nasip eylesin. Haydi, bugünden itibaren şuurlu bir şekilde gözümüzün nuru namazı kılalım. Namazla dirilelim, ailemize, çocuklarımıza ve çevremize iyi bir örnek olalım. Haydin namaza! Namazla kalın, namazı ikame edin, namazda kalın, namazlı olun ve namazla dolun!  İki cihanda kurtuluşa erenlerden olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.   

Bu yazı toplam 2831 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.