Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Problemsiz ve kavgasız bir aile hayatı ister misiniz?

Mümtaz sahabelerden İbn Mesud (Allah kendisinden razı olsun) der ki: “Her amele bir imam gerek.” İmamdan maksat ilimdir. Yani yapılacak her meşru işin, amelin, vazifenin ilmini öğrenmenin önemine işaret edilmiştir. Üzülerek söylüyoruz ki evlilik hayatına adım atacak olanlarımızın çoğunluğu, evlilik müessesesinin kültürünü, mahiyetini anlamadan, kavramadan işe başlamaktadır. Tabir yerinde ise bir gecede koca ve bir gecede baba oluruz. Böyle olunca da hak-hukuk ihlallerinin olmaması mümkün değildir.

Eşlerin kendi aralarında ve çocuklarla birlikte geçirdikleri hayatta, kul hakları dediğimiz alan, sürekli ihlallere uğrar. Bunun ilk adımı olan nişanlılık döneminde yapılan haksızlıklar, adeta evlilik hayatının temeline saatli bomba yerleştirmeye benzer. “Niçin?” diyecek olursak, nikâhın getirdiği geçerli prensiplerin, kaidelerin, nişanlılık döneminde caiz olmamasıdır.

Boşanmaların her geçen gün çoğalmasının arka bahçesini iyi görmek gerekiyor.

Şimdi siz muhterem okuyucularımıza evlilik hayatında kul haklarının ihlal edilmemesini sağlayacak olan ve kademe kademe gelişecek ve eşlerin mesut olacağı bir çözüm zinciri takdim etmek istiyoruz.

Evliliğin ilk kuruluşunda ve istenmeyen, yüzü soğuk olan talak(boşanma) ile son bulmasında, Rabbimizin bizzat devreye girdiğini görmekteyiz. Kuruluş merhalesinde, Rum Suresinin 21. Ayeti bizlere şu mesajı vermektedir:

Zevciyet ve Sükûnet kelimelerinin  yarattı fiili ile gelmesi, Allah’tan insana yansıyan bir tecelli olduğunu gösterir. Sevgi ve Rahmet kelimelerinin kıldı  fiili ile gelmesi ise, bu ikisinin, insanın fiiline bağlı olduğunu gösterir. Rabbimiz tarafından büyük bir ikram olarak verilen bu düzen ve intizama eşlerin bağlı kalmaları, aile hayatlarının, Allah’ın varlığını ispatlamasının bir delili olarak gösteriliyor. Yine bu önemli konunun bir başka yönü ise, evlilik hayatının temelinde hukuki prensiplerin değil, sevgi ve rahmetin olduğu gerçeğidir.

Aile hayatının çarkının dönmesinde hukuki ve ahlaki prensiplerin yeri büyüktür. Eşlerin birbirlerine haksızlık yapmasını önleyici sebep ise, erkeğin Kavvam, kadının ise Ganitat olarak yer almasıdır. Bu iki kavramı açacak olursak, karşımıza şu gerçekler çıkacaktır:

Erkeğe ait vazifeler: Kavvam sözcüğünde özetlenmiştir.

1. Allah adına evini, hanımını, çocukları idare etmek.

2. Ailenin tümünün terbiye, eğitim ve öğretimini üstlenmek.

3. Helal yoldan nafakasını temin etmek.

Kadına ait vazifeler: Ganitat kavramında özetlenmiştir.

1. Kocasına meşru konularda itaat etmesi ve sürekli olması.

2. İtaat ve hizmetlerini severek, zorlanmadan, içtenlikle yapması.

3. Evinin, beyinin malını, iffet ve namusunu koruması.

Evlilik müessesinin çarkının dönmesinde sorumlu olan anne-babalar ve çocukların, dikkat edeceği bir konu daha vardır ki o da her birinin birbirleriyle dinde kardeş olduğudur. Bu durumda dinin prensiplerinin ihlal edilmesi, kul haklarının çiğnenmesi demektir.

Aile fertlerinin birbirlerinin hak ve hukukunu ihlal etmemesi, ailede danışma ve dayanışmanın var olmasına bağlıdır. "Kim, ne zaman, neyi, nasıl, ne şekilde, ne ölçüde?" Gibi meselelerin netliğe kavuşmaması, haksızlıklara davetiye çıkartır.

Aile içi kul haklarının ihlalinde dikkatimizden kaçan bir başka konu da, nikah dediğimiz o sağlam ipin varlığını hissedememektir. Bilinmelidir ki, nikahın yürüyen iki ayağı vardır. Bunlardan biri akit, diğeri ise ahit ayağı. Akit ayağı ile nikah, eşlerin birbirlerine karşı vazifelerinin yerine getirilmesidir. Ahit ayağı ise erkeğin, evleneceği hanıma karşı verdiği özel teminattır. Yani, hanımının hak ve hukukunu nikah devam ettiği müddetçe korumasıdır.

Evlilik hayatında eşlerin olmazsa olmazlarından biri de her ikisine yakışan evlilik sanatını icra etmeleridir. Yani kadının, kadınlık sanatını, erkeğin de erkeklik sanatını devreye koymasıdır. ‘Nedir acaba bu sanatlar?’ denilirse, bunun cevabı da aşağıda belirtilmiştir:

Kadınlara ait olan, kadınlık sanatını açacak olursak, şu gerçekle karşılaşırız:

a) Allah (c.c.), kadınları sevilmeye elverişli olarak yaratmıştır. Bu sebeple,

b) Kadınların seslerini ince ve cazibeli olarak yaratmıştır. Niçin? Konuşunca, beylerine adeta hayat versinler.

c) Kadınların tenlerini, duygusal ve yumuşak yaratmıştır. Niçin? Beyine dokununca, kocası haz duysun. Haz ne demek? Haz: Tat alma, zevklenme demektir.

d) İpek ve altın erkeklere haram, kadınlara ise helal kılınmıştır. Niçin? Hanımlar, kocalarına genç, güzel ve ilginç görünsünler, diye.

Hanımların, bu özelliklerinin farkına vararak, kocaları için yaptıkları fedakarlıklar, ibadet ve sadaka olarak kendilerine geri dönecektir.

Sıra erkeklerin-beylerin kullanacağı sanata geldi:

Rabbimiz, erkekleri sevmeye elverişli olarak yaratmıştır. Bunun gereği olarak:

a) Erkekler, adaletli tavırlarıyla, hanımlarının gönüllerini fetheder. Daha sonra hükmeder.

b) Hanımın psikolojik ihtiyaçlarından biri olan sevilme arzusu sebebiyle, beylerin eşlerine “seni seviyorum” demesi istenir.

c) Eşlerin, paylaşma ahlak ve erdemine kavuşması için beyler, ev işlerinde hanımına yardımcı olur. Bu husus, hukuki bir görev değil, ahlaki bir güzelliktir.

d) Hanımın yapmış olduğu iş ve hizmetlerde “kötü-çirkin, beğenmedim” sözlerini kullanmaz. Saygılı olur.

e) Hanımını başka kadınlarla değil, bizzat kendisi ile kıyaslar.

Tüm bu bilgi ve örnekler, eşler ve aile fertleri tarafından bilinir ve şuurla yerine getirilirse, o ailenin kaldığı ev, adeta cennet bahçesine dönüşür. Cennet bahçesinde yaşayanların ise birbirlerine haksızlık yapması söz konusu olamaz.

Hz. Ali’nin şöyle bir sözü vardır. “ Çocuklarınızla yedi yaşına kadar oynaşın, onlarla çocuklaşın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaşlık edin ve daha sonra onlarla istişare edin.” Anne ve babanın duyarlı ve sorumluluk duygularının faal olduğu ev ortamında, aile fertlerinin birbirlerine haksızlık etmesi, kul haklarını ihlal etmesi düşünülebilir mi?

Cehaletin olduğu yerde her çeşit haksızlıklar devreye girebilir. Evlilik müessesesini döndüren şartlar ve çarklar devrede olduğu müddetçe, yüzü soğuk olan talak yani boşanma konusunun ismi dahi konuşulmaz. Her şeye rağmen boşanmayı gerekli kılan sebepler oluşursa, o zamanda meşruiyyet dairesinde bir boşanmayı temin etmek gerekiyor. Allah Teala'nın "en hoşnut olmadığı bir helal" olsa da...

Bu yazı toplam 1736 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum