Nilgün Güney

Nilgün Güney

Ahlak Çöküntüsünün Kaynağı

Ahlak Çöküntüsünün Kaynağı

Şu an içinde bulunduğumuz dönem, Allah’ın Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen hadislerle bizlere haber verdiği ve tüm detaylarıyla tarif ettiği ahir zamandır. İçinde bulunduğumuz dönemin zorlu şartlarına bakarak, ahir zamandaki imtihan ortamının ne kadar şiddetli ve kapsamlı olduğunu anlayabilmek mümkün olmaktadır.

Bu dönem, insanların büyük bir çoğunluğunun iyi, doğru, dürüst, bağışlayıcı, adaletli, merhametli, namuslu olmak gibi ahlaki erdemleri tümüyle terk ettikleri bir dönemdir. İçinde bulunduğumuz dönemde insanlar, açgözlülük, acımasızlık, umursamazlık gibi hastalıkları adeta hayat şekli haline getirmişlerdir. Açgözlü veya acımasız olmayanın bu dünyada yaşayamayacağı yalanına inanmış ve çevrelerindeki insanları da buna inandırmışlardır.

Elbette bu ahlak dışı hayat felsefesinin temeli Darwinizm’e dayanmaktadır. Darwinizm, ilk olarak geçmiş dönemlerde eski Mısır ve Sümerlerde ortaya çıkmış ve yaygınlaşmış olan bir inançtır. Firavun’un Hz. Musa (a.s.)’a olan akılsızca başkaldırısı, içinde bulunduğu Darwinist zihniyetten kaynaklanmaktadır. Canlılığın Nil’in çamurlarından tesadüfen oluştuğunu iddia eden, yalnızca maddenin mutlak varlığına inanan, dolayısıyla kendisine Allah’ın vermiş olduğu güç ve hakimiyeti üstünlük zanneden Firavun, Hz. Musa (a.s.)’ın karşısına, dönemin en azgın inkarcısı olarak çıkmıştır. Firavun, kendisini Hz. Musa (a.s.)’ın canına kastedecek kadar azgın bir inkarcı haline getiren sapkın dinini yaşamı boyunca terk etmemiş, yalnızca ölüm anında Allah’ın üstün kudretini kavradığında, iman ettiğini söylemiştir. Yüce Rabbimiz ayetlerinde şöyle belirtir:

Biz, İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi.

Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın.

Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 90-92)

Firavun, ölüm anında iman ettiğini söyleyerek kurtuluşa ereceğini zannetmiştir. Yüce Allah ise onu, tek ve mutlak varlık olarak görüp inandığı maddesel varlığı ile yani bedeniyle kurtarmıştır. Asla yok olmayacağını zanneden, içinde bulunduğu büyüklük hissinden dolayı Allah’ı yüce ve üstün Varlığını takdir edemeyen, tesadüfleri sahte ilah edinen Firavun, tam olarak kendi inancına uygun olarak, maddi varlığı yani bedeniyle sonraki kavimlere birer ibret vesilesi olarak kalmıştır. Bu, Yüce Allah’ın çok büyük bir mucizesidir.

Firavun’un inanıp yegane güç olarak gördüğü Darwinizm, bugün bütün dünyaya yayılmış ve bütün dünyayı hakimiyeti altına almış bir beladır. İnsanlar, dünyanın pek çok ülkesinde devlet kanunlarıyla çocuk yaşlarından itibaren, tüm canlılığın tesadüfen var olduğuna dair bir eğitim alarak yetişmektedirler. Gittikleri her yerde maymundan insana doğru giden sahte bir hayat ağacının telkini ile büyümekte, televizyonlarda, okul sıralarında, gazetelerde, sinemalarda, çizgi romanlarda, reklamlarda bu aldatmacanın sürekli olarak telkinini almaktadırlar. Büyüyüp üniversiteye gittiklerinde, bir kariyer edindiklerinde ve Darwinizm safsatasını içyüzünü anladıklarında ise, Darwinizm’i inkar edemeyecekleri şekilde bir sindirme politikası başlar. Darwinizm’i inkar, söz konusu devletlerin kanunlarıyla yasaklanmıştır. Kişi eğer bunu yaparsa, hemen işinden olur, maddi olanakları elinden gider, toplumdan soyutlanır, yakın çevresini, sosyal statüsünü, hatta dost zannettiği insanları da bir anda kaybeder. İşte bu, dünyayı şaşırtıcı şekilde sarıp sarmalamış olan Darwinist diktatörlüğün sahte hakimiyetini göstermektedir.

Bu sahte hakimiyet, ahir zamandaki tüm belaların en büyük kaynağıdır. İşte bu sebeple kıymetli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi (a.s.)’ın üç büyük görevinden birincisinin Darwinizm ve materyalizmi fikren tam anlamıyla yıkmak olduğunu haber vermiştir:

Ve ONUN ÜÇ BÜYÜK VAZİFESİ OLACAK. Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (materyalizm, Darwinizm ve ateizm salgını), beşer içine intiçar etmesiyle (insanların içine yayılmasıyla), her şeyden evvel FELSEFEYİ VE MADDİYUN (MATERYALİZM, DARWİNİZM) FİKRİNİ TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

Ahir zamanda insanların büyük çoğunluğu, Darwinist diktatörlüğün bu dehşetli baskısının etkisi altında büyük bir ahlaki çöküntü de yaşamışlardır. Cinayetlerin, savaşların, zulmün, azgınlığın ve ahlaksızlıkların makul görüldüğü ve gitgide yaygınlaştığı bu dönem, tüm fikri dayanağını Darwinizm’den almaktadır. İnsanlar, sözde hayvandan geldiklerini düşündüklerinden, Darwinizm’in temelini teşkil eden “güçlü olan zayıfı ezer” yanılgısına körü körüne inandırıldıklarından, bunu sosyal hayata uygulamakta gecikmemişlerdir. Sonuçta günümüzde yaşanan acımasızlık, vefasızlık, açgözlülük, menfaatçilik, güvensizlik, insaniyetsizlik ve düşmanlığın en temel kaynağı, savaşların, ahlaksızlıkların, dejenerasyonun sebebi Darwinizm’dir. Bu konunun detayları, ahir zamanın ahlaki çöküntülerinin anlatıldığı sonraki bölümlerde detaylarıyla izah edilmektedir. 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi