Abdullah İnaltekin

Abdullah İnaltekin

BİR MUSİBET BİN NASİHAT

BİR MUSİBET BİN NASİHAT

Her ne kadar  Ahmet Mete Işıkara ‘deprem öldürmez bina öldürür!’ dese de  Türk halkı depremin öldürdüğüne kanidir.  Zira deprem kimilerimize göre Allah’ın bir cezası, kimilerimize göre ibret, kimilerimize göre ‘başkalarının tezgahıdır.’ Ama asla ve katha bilimsel bir gerçek değildir. Neden?
Ülkemizin neredeyse tamamı aktif deprem kuşaklarının içinde yer aldığı, bir yüzyılda ortalama bir yarım milyon insanın öldüğü, milyonlarca insanın geleceklerinin karardığı, milyarlarca maddi zarara yol açtığı deprem ülkesinde, evlerimizin işyerlerimizin büyük bir çoğunluğunu hiç bir mühendislik bilgisi, hiç bir inşaat teknik bilgisi olmayan ‘müteahit’ dediğimiz kişiler yapmaktadır. Bir taraftan inşaat ve mühendislik bölümlerinden eğitim almış kişiler işsiz olurken biraz sermaye biraz çevre sahibi olan kişiler müteahit sıfatıyla siteler konutlar yapmakta hem para kazanmakta hem de toplumda hatırı sayılır kişiler arasına katılmaktadır. Yani ha bire bildiğimiz ama bir türlü uygulamadığımız ‘işi ehline verin!’ ikazı hiç bir işe yaramamaktadır. Ülkemizde sadece inşaatte değil sanattan siyasete, basından ticarete çoğu alanlarda ehil olmayan insanlar iş yapmakta, ülkenin geleceğine yön vermektedirler.
Deprem yanlış gidilen bu yola her defasında bir uyarı olsada üç beş günlük irkilmeden ibaret bir durumun ötesine de geçilememektedir. Her depremde olduğu gibi Van- Erciş’te de fatura onlarca müteahit varken bir müteahite çıkarılmıştır. Halbuki ülkemizde halen oy ve rant uğruna bataklık üzerine, uygun olmayan zeminler  üzerine şatafatlı binalar gökdelenler dikilmektedir. Bu yapılar daha başlamadan satışları yapılmakta, satışlarında dünyanın en yeni tekniklerinin kullanıldığı garantisi verilmektedir. Lakin bir deprem her bir şeyin işte böyle ne kadar yerli yerinde kullanıldığını ve yapıldığını ayan beyan ortaya çıkarmaktadır.
Açıklanan verilere göre ülkemizde her  on binanın ancak biri kurallara uygun yapılmıştır. Yine her on binanın yedisi hem inşaat hem de deprem kurallarına aykırı inşa edilmiştir. Bu tesbite gökdelenler dahildir. Yer bilim uzmanı Prof.Dr. Ahmet Ercan kendi web sayfasında (www.ahmetercan.net) yayınladığı  ülkemizin en güvenilir yerleşim yerleri haritasına bakıldığında mevcut yerleşim yerlerinin bu haritaya ne kadar zıt olduğu açık olarak görülmektedir. Zaten ülkemizde ne olmuşşa ‘betonarme’ denilen hazır ve hazırlanan betonun yanlış kullanılması ve inşaat işinin ehil olmayan insanlara teslim edilmesiyle olmuştur. Bu gerçek felaket ülkesi haline getirilmemizin temel nedenidir. Bir yanda bilimsel metodlara uygun yapılan cami, kervansaray, saray ve evler yüzıllardır oluşan şiddetli depremlerden etkilenmez iken üç beş yıl önce son tekniklerle yapıldığı iddia edilen binaların kum gibi dağılması bilimden ne kadar uzaklaştığımızın da bir göstergesidir.
Ülkemizde bir taraftan oy uğruna kaçak konutların (gece kondu) yapımına göz yumulması öbür taraftan bir sosyal olay haline getirilen yıkım çalışmaları nasıl bir tezat oluşturmuş ve kaçak konutların yapımı engellenememiş ise ‘iktidarı kaybetmek uğruna’ çürük konutları yıkma iddiası da haklı bir söylemin ötesinde uygulamada yol alınacak bir sonuç değildir. Örneğin Van’daki depremde  yerel yönetimin farklı siyasi partiye mensup oluşu atılacak adımların gecikmesine ve bir düzensizliğe yol açmıştır. Öncelikle çözüm inşaat işini ehil ellere yani eğitimin ve bilimin içinden gelenlere teslim edilmesiyle olmalıdır. Sonra ülkede tüm yapım ruhsatları valiliklere devredilmeli, devletin teftiş kurumlarına tenik bölümler ilave edilmelidir. Ülkenin en kritik yerleşim yerlerinde yeni yapımlarda  çok katlı binalara, alışveriş merkezlerine izin verilmemeli betona alternatif çelik gibi teknikler yoğun kullanılmalıdır. Ucuz konut yerine sağlam konut bilincinin yerleşmesi için devlet ucuz arsa satışı  yapmalıdır. Bugün toplumda bir güven kazanmış TOKI, konut yapımında yeni alternatiflerle halkın hizmetine sunulmalıdır. Ülkenin genel zemin  kontrol sonucu, yapı sahiplerine bir karne olarak verilmelidir. Kamu kurumlarında güvenilir zeminler halka tanıtılmalıdır. Yapılanları yıkma iddiası yerine yapılacaklara sahip çıkmak en doğru ilk adımdır.
Van depremi, kendinden uzaklaşan halkımızın yeni bir heyacanla birbirine kenetlenmesine de yol açmıştır. Tüm dünyadan ve yurdun dört bir yanından yapılan yardımların ulaştırma gayretleri en az deprem enkazından kurtarılan insanların hikayeleri kadar ruhlarımızda etkili olmuştur. Ülkenin hergün birbirini iten birlik ve dayanışma duygusu bir felaket ile birbirini çeker hale gelmiştir. En uç görüşteki insanlar bile ülkenin bütünlüğinden birlik ve beraberliğinden söz eder olmuştur.
Doğru ve gerçekten kopmadığımız sürece bir felakete ihtiyaç kalmadan maddi ve manevi  zenginlikleri hergün katlayarak çoğaltabiliriz. Yada ‘ bir musibet’  bin nasihatten  daha etkili olarak bu şekilde bize öğretir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah İnaltekin Arşivi