“Bizi Kendimize Yabancılaştırmak”

Eski oyun yeniden perde alıyor sanki. 
Üstelik bu oyunun yeni figüranları ve senaryoları yine aynı. Tarih tekerrürden ibaret misali. 
Necip Fazıl Kısakürek’inde dediği o Gulyabani her 10 yılda bir memleketin üzerine çökmeyi adet edindi. Sanki değil evet öyle. Darağacı bu memlekette adam yemeye doymadı. Nasıl bir sistem anlamıyorum.
Kendi insanını yiyerek beslenen bir sistem olabilir mi? Olamaz olmamalı da. Gerçi şimdi darağacı yok lakin bir düşünce uğruna ölen insanlar öldürülen insanları ne yapacaksın. Sonuç aynı değil mi ölende öldüren de hep bir düşüncenin ürünü.
Ölüm problemi çözmek mi yoksa çözümsüzlüğe itmek mi? Bana kalırsa çözümsüzlüğün ta kendisi. Gerçekten de ilginç.

Aslında suç ne bizde nede bizleri yetiştiren atalarımızda. Ne yazık ki bu memlekette kendi kültürünü köklerinden koparmaya çalışan bir sistem var. Bütün bunalımlarımızın, toplumsal sorunlarımızın, ahlaki çöküntünün, çatışmanın ve kargaşanın temelinde kaynağında o var. Bu sistem bizim çatışmalarımızdan ve kargaşamızdan besleniyor. Hem biz gençler üzerinden oyunlar oynanarak geleceği de istedikleri gibi rahatça şekillendiriyorlar. Hem bu ayrıştırma ve köklerine yabancılaştırma meselesi yeni de değil. Hatırlayalım Adnan Menderes ile Deniz Gezmiş’i ve arkadaşlarını asan kanun aynı kanun değil mi? Demek oluyor ki oyun sandığımızdan da daha büyük.  
Ne yapacağız peki? Devletin köklerine kadar yerleşmiş bir yapı. Öylesine çürütmüş ki tıpkı bir ıslak gazete misali. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Anlatmaya, yazmaya devam edeceğiz. Kendi köklerimize tutunarak bu fırtınayı atlatmaya çalışacağız. Kelimelerimizle kök aşısı yapacağız bu memleketin insanlarına. Bulandırılmış zihinleri daha saf ve duru hane getireceğiz. Yani öze döneceğiz. Günün adamı değil gönül adamı olmayı tercih edeceğiz.
Kelimeler Mermiler ve Darağaçlarının savaşını vereceğiz belki de hep birlikte.
Biz biliyoruz ki köklü olanı kimse yıkamadı ve yıkamayacak da. Köksüz olanı soymak için hırsıza gün doğdu. Bizi kendimize yabancılaştırmak tüm oyunlar bunun üzerine kurulu. Mermiler toprağa düşürür. Darağacı toprakta kurulur kelimeler ise tohumdur toprağı yeşertir. Her şey toprakta derinde yani köktedir. Bu toprağa ait kökten geleni öğretmemiz gerekiyor gençlerimize geleceğimize. Onları kendi kökleriyle buluşturmak bizlere düşen ilk vazife olsa gerek. İlk söze Üstad Necip Fazıl ile başladık madem ve yine onunla son verelim istedik.

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşlarının yanın da füze
Başka âlemlerle farkımız bizim.

Bunları niçin yazıyorsun diyecek yine bazıları. “İnsanlara faydası olmayanı ölülerden say gitsin” diyen bir Hz. Ali’nin (r.a) sözü tam teşekküllü cevap olmuştur diye düşünüyorum. Vesselam.
 

Muzaffer YAYAR / Tarihçi / Gazeteci / Yazar

Bu yazı toplam 1542 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.