Evliliğin önemini anlatan âyet-i kerîmeler
İslam, kadın-erkek, her ikisini bir bütünün bölünmez parçaları kabul etmiştir. Hazreti Havva validemizin ayrı bir çamurdan değil de, Hazreti Âdem (a.s.)'in vücudundan bir parça olarak yaratılması bunun içindir. Hz. Peygamberimiz, "Evlenen kişi dininin yarısını korumuş ve kurtarmış olur..." buyurmakla, kadınsız erkeğin her yönden yarım ve eksik olduğuna işaret etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilir: "Gerçekten erkeği ve dişiyi (birbirine) eş yaratan O (Allah)dur."(Necm Sûresi, 54/ 45) Ayeti de, erkek ve kadının bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğu gerçeğini ifade etmekte.
Allah zü’l-celâl, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Kaynaşmanız için, size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun delillerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Rum Sûresi, 30/ 21.)
Bir başka âyet-i kerîmede: “ Aranızdaki bekârları ve kölelerinizle cariyelerinizden sâlihleri iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah onları fazlından zengin eder. Allah (imkanları ve rahmeti) geniş olandır ve (her şeyi) bilendir.” Diğer âyet-i kerîmede: “Evlenme (imkanı) bulamayanlar da, Allah, kendilerini lütfundan zengin ed(ip imkan ver)inceye kadar iffetli/namuslu kalsınlar (haramdan sakınsınlar)…” (Nûr Sûresi, 24/ 33)
Genel bir kural olarak; yuvasını kurarken kadın olsun, erkek olsun her biri, olabildiğince kendine uygun, yatkın, denk ve kendisiyle huzur bulacağı eşini bulmaya çalışır. Kişi bunu yaparken de dikkatlice izler-araştırır, sorar, soruşturur, gerekirse uygun bir ortamda karşılıklı konuşarak anlaşıp anlaşamayacağını test eder. Taa ki güvenebileceği, huzur bulacağı, birlikte uyumla yaşayabileceği kişiyi bulana kadar.
Kur’ân-ı Kerim, akıllı ve ergenlik yaşına gelmiş bütün Müslümanları aile yuvası kurmaya çağırdığı gibi, evliliği ve aile hayatını da bir ibâdet olarak değerlendirir. Kur'ân-ı Kerim, sosyal birliğin en üstün ve sağlam şekliyle sevgi, bağlılık, merhamet, iyilik, müsâmaha, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah korkusunu gözeterek aile yuvasının ayakta tutulmasını hedef alır. Huzur, barış, sevgi ve mutluluk evde yaşanmayınca toplumda hiç yaşanamaz.
Güçlü toplumlar, ancak fertleri inanç, fikir ve gaye birliği içinde kaynaşmış mutlu ailelerden oluşabilir. Bunun içindir ki, İslâm nizamı, aile kurumunu kutsal saymış, yüceltmiş ve dokunulmazlığını hükme bağlamıştır.
Eşler arasındaki kaynaşıp huzura kavuşmayı, sadece cinsel yakınlığın karşılanması ve zevk alma anlamında değerlendirmek uygun değildir. Böyle bir yaklaşım, insanın ruhî ve manevî boyutlarının ihmal edilerek sadece bedeni ihtiyaçlarıyla tanıtılması anlamına gelir.
Evlenme ve aile hayatı, eşlerin hem düzenli hem de meşru tarzda cinsel yakınlaşma ihtiyacının karşılaması ile birbirlerine maddî ve manevî destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır.
Rabbimiz! Bize, dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.