Fatih Uslu

Fatih Uslu

Mor erkeç-2

Mor erkeç-2

 

Çobanın yaşının küçük olması ve bila-silah olmasından da faydalanarak avlamıştı Mor Erkeç’imi. Halbuki küçükken babam beni onun üzerine oturtur, belimden tutup destekleyerek belli bir mesafeye kadar götürtürdü. Mor Erkeç bu durumdan hiç de şikâyet etmez, geviş getirerek ilerlerdi sakin sakin.

 Mor Erkeç’in ölüsünü görmek çok zoruma gitmişti. Yıkıla kalmıştım. Yere oturup, sabit bir noktaya bakmaya başlamıştım. Üzgündüm. Elimdeki pıynar sopası ile toprağı deşeliyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Çoban köpeğine de kızgındım, önce onu cezalandırmayı düşündüm, sonra vicdanım el vermedi, vazgeçtim. Gosdak adındaki köpeğim onca kahrımızı çekmiş, onca başarılara baş koymuştu aslında. Güneşin doğuşu ilk kez rahatsız etmişti beni. Gecenin karanlığında kaybolan kusurlarımı ortaya çıkardığı için güneşe bile kızmıştım. Mor Erkeç’imin kalan parçalarına taş kargaları (Cula’lar) üşüşmeden, yabani köpekler gelip leşi yemeye başlamadan ipine bulaşan kanların kuruması için Mor Erkeç’imin boynundaki koca çanı çıkarıp arkamda bulunan ardıç ağacına bağladım. Çok geçmeden güneşle birlikte kokunun yayılması sonucunda birçok yabani hayvan Mor Erkeç’i yemiş bitirmiş, geriye kalan kemikleri de kangal yavrusu, oynamak için oradan uzaklaştırıyordu. Gitmek istemiyordu aya­ğım kara çadıra, vermek istemiyordum kara haberi ka­ra­ya­ğız adamlara.

Evet, Mor Erkeç’imi ayıya kaptırmıştım. "Üzülecek bir şey yok, cana geleceğine mala gelsin." diyenlerle teselli olamıyordum; hıçkırıklarım boğazımda kuru incir gibi diziliyordu.

Dokuz yaşındaydım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Uslu Arşivi