Necmettin Erbakan TYB Konya'da Anıldı

TYB Konya Şubesinin 2021 yılı Kültürel Etkinliklerinin ikinci programında Türk siyasi hayatının önemli isimlerinden, 54'üncü hükumetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan konuşuldu.

Programın konuğu Konya eski milletvekili ve Refahyol Hükümeti’nin Devlet Bakanı Teoman Rıza Güneri idi.

Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Karatay ve Meram Belediyeleri iş birliği ile gerçekleştirilen programda Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yakın çalışma arkadaşlarından olan Teoman Rıza Güneri’nin merhum Erbakan’la ilgili çok önemli bilgiler verdiği programı Salih Sedat Ersöz yönetti.

Konuşmasına Erbakan’ın 1969 yılında Konya’da başlayan siyasi faaliyetleri ile ilgili bilgiler vererek başlayan Güneri o dönemle ilgili şunları söyledi, “Hocamız Konya’da bağımsız aday olduğu zaman kendisine ‘tek çiçekle bahar olur mu?’ dediler. Bunun üzerine hocamız şöyle cevap vermişti: “evet tek çiçekle bahar olmaz ama her bahar tek çiçekle başlar” bu cevap, çevresindeki insanlara çok büyük umut oldu.

Aynı tarihlerde bir olay daha yaşandı. Demirel şöyle diyordu: “Sürekli İslam’dan bahseden bu Erbakan ne istiyor. Camiler açık, ezanlar okunuyor, namazlar kılınıyor. Erbakan daha ne istiyor?”

Erbakan Hocamız bu söze de şöyle cevap verdi: “Hani eczanelerde bir kartal maketi vardır. Kartalın içi boşaltılmış. Cansız bir kartal. İçine saman doldurulmuş. Şimdi Demirel’in var dediği İslâm maalesef işte bu hâle getirildi. Bunun ruhu yok, biz onun canlısını istiyoruz canlısını.”

Erbakan Hocamız, taraftarlarını heyecanlandıran ve onları kamçılayan böyle bir benzetme ile ne istediğini de ortaya koyuyordu.”

Teoman Rıza Güneri sözlerini şöyle sürdürdü:  “Erbakan Hocamız öğrenciliği sırasında bir yandan okullarında büyük bir başarı gösterirken diğer yandan da önce Hasip Efendi’den, sonra Abdülaziz Bekkine Efendi’den daha sonra da Mehmed Zahid Kotku Hoca Efendi’den tasavvufî eğitim almış ve tasavvuf terbiyesi içinde yetişmiştir. İTÜ’de öğrenciliği sırasında okula mescit açtırarak orada sohbetler, seminerler yaptırıyor. Okulu bitirince asistanlık dönemi başlıyor. Asistan olarak hiç kimseye ders verdirilmez iken Erbakan Hocamızın bilgisini ve anlatımını takdir eden hocaları kendisinin ders vermesi için özel izin veriyorlar. Sonra okul tarafından Almanya’ya gönderiliyor. Almanya’da Aachen Üniversitesinde doktorasını tamamlıyor. Diesel motorlarının çalışma prensibi ile önemli çalışmalar yapıyor. Leopar tank motorlarının geliştirme çalışmalarının başında bulunuyor ve ilk motor olan Deutz motorlarının geliştirilmesinde de işin başında bulunuyor. Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönüyor.

İkinci Dünya Harbi’nde yakıp yıkılan Almanya’da gördüklerinden çok etkileniyor. Bu yakıp yıkılmadan sonra Almanya kısa sürede tekrar ayağa kalkmış ve bu ayağa kalkışta kendi yerli sanayisini geliştirmesine bağlı olduğunu görüyor ve Türkiye’de bununla ilgili arzu ve heyecan da oluşuyor. Zaten bağlı olduğu dergâhın en önemli özelliği müntesiplerini sadece abdest, namaz, oruç gibi ibadetler konusunda yetiştirmek değil, Türkiye’nin madden ve manen kalkınmasını önceleyen, pek çok yatırımların yapılması için teşvikler yapan ve müntesiplerinin hem devlette, hem de özel sektörde fabrikalar kurup Türkiye’nin kalkınmasına katkıda bulunan bir yapıda olmasıdır.  Dünya Müslümanlarının zillet durumundan izzet durumuna geçmesi için sohbetlerin yapıldığı bir dergâhtır.  Erbakan Hocamızın yaptığı bütün çalışmalarının kaynağı bu dergâhta kazandığı özelliğindendir.”

“Erbakan hocamız burada aldığı eğitimi hem kendisi uygulamış hem de bütün taraftarlarının bu eğitimin bir parçası olmasını sağlamıştır. Erbakan hocamızın sohbetlerinde üzerinde durduğu en önemli konu nefis terbiyesidir, cihattır ve Allah rızası için çalışma konusu olmuştur” diyen Güneri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hocamız son derece inançlıdır. İnancı, itikadı her şeyin üstündedir. Bununla birlikte son derece nazik ve edeplidir. Onun bacak bacak üstüne atarak oturduğunu, ayaklarını uzatarak oturduğunu hiç gören olmamıştır. Son derece nezihtir, şık ve temiz giyinir. Giyimine çok özen gösterir. Son derece enerjiktir, dinamiktir. Güler yüzlü ve güzel sözlüdür. Kendisini eleştirenleri bile dinler ve kırmadan cevaplar verir. Hak davaya samimi bağlı olanlara aşırı vefalıdır.  Aşırı merhametlidir. Çok zeki idi. İnsanüstü bir zekaya ve hafızaya sahipti. Çok çalışkandı. Hiç bir şartta çalışmaları ertelemezdi. Son derece nüktedandı, zekice ve nezih espriler yapardı. İbadetlerinde çok hassastı. Sünnetleri hiç terk etmezdi. Konya’ya geldiği zaman mutlaka Alaeddin Camiinde namaz kılar ve Selçuklu Sultanlarının kabirlerini ziyaret ederdi.

Çalışma arkadaşlarına şunu söylerdi. Siz seçim akşamı başınızı yastığa koyarken Ya Rabbi paramla, pulumla, bütün gücümle çalıştım, takdir senindir diyebiliyorsanız sandıktan ne çıkarsa çıksın kazanan sizsiniz. Ama bunu diyemiyor da eksik çalıştığınızı düşünüyorsanız isterse bütün oylar size çıksın kazanan siz değilsiniz. Her zaman motive eden bir yapısı vardı. Cihat azmi, gayreti her zaman diriydi. Yapılan çalışmaları cihat olarak telakki ederdi. İslami ilimlere hâkimdi. İslâm âlimleri toplantısında bir tebliğ sunsa hepsinin üzerinde etki yapacak şekilde birikimi vardı.

Hedefe kilitlenmiş füze gibiydi. Günlük olaylardan etkilenmez ve günlük olaylardan istikametinde yalpalama olmazdı. Teşkilat çalışmalarında plan, proje, takip, intaç diye maddelendirdiği, nitelendirdiği esaslara bağlı olarak hareket ederdi. Plansız, programsız bir işe girmezdi.

Başbakanlığı sırasında yaptığı sadece iki dış seyahatinden sonra D8’leri kurdu. Hükümeti kurduğumuzda biz Refah Partisi olarak memurlara %50 zam verilmesini kararlaştırdık. Hükümet ortağımız ise %0 zam yapılması yani hiç zam yapılmaması konusunda karar almışlar. Erbakan hoca Bakanlar Kurulu toplantısında yaptığı konuşma ile başta Tansu Çiller olmak üzere bütün kabine üyelerini ikna etti, kaynakları anlattı ve %50 zam yapılması kararı alındı.  Sözlerinin sonunda 28 Şubat’a da değinen Teoman Rıza Güneri şu cümlelerle konuşmasını tamamladı:

“28 Şubat’ın dört ayağı vardı. Birincisi dış güçler. İkincisi içerdeki devlete %140 faizle iç borç veren rantiyeci kesim. Üçüncüsü siyasi ayak. Dördüncüsü de komutanların bir kısmı. Ülkede her şey gayet güzel giderken bu ayaklar harekete geçerek medyayı kullandılar, bazı oyunlar tezgâhladılar, sahneye koydular ve nihayet 28 Şubat o meşhur MGK toplantısı yapıldı. Toplantıda Başbakana 18 madde dayatıldı. Daha sonra bazı kripto belgeler ele geçirildiğinde aslında bunların ABD Büyükelçiliği tarafından dikte edilmiş maddeler olduğu ortaya çıktı. O çalkantılı süreci Erbakan Hocamız doğru yönetti. Daha sonra Refah Partisi kapatıldı. Hocamız o dönemde sükûnetle değil de daha farklı bir girişimde bulunsaydı başka olaylar tezgâhlanır ve onların fitilini ateşleyebilirdi. 

Erbakan Hoca, o 18 maddeyi imzalamadı. Demirel tarafından çok baskı yapıldı. Erbakan Hocanın kapısının önünde MGK Genel Sekreterliğine ait bir araç manevî baskı olsun diye sürekli bekletildi. Erbakan Hoca yine imzalamadı ama bir şekilde o bildiriyi yayınladılar. Daha sonra yapılan istişareler sonunda bir üst yazıyla Bakanlar Kuruluna sevk edilmesi kararlaştırıldı. Bakanlar Kurulunda bütün maddeler Anayasaya aykırı bulundu. Ama daha sonra Tansu Çiller’in

Başbakanlığın kendisine geçmesi ısrarı sonucu Erbakan Hoca istifa etmek zorunda kaldı, Demirel hükümet kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdi ve Refahyol Hükümeti düşmüş oldu.

TYB Konya Şubesi 2021 Yılı programlarında konuşacak olan bütün konuşmacılar için program anısına Orman Genel Müdürlüğü aracılığı ile birer fidan diktirilerek belgeleri konuşmacılara ulaştırılıyor.

haberfark.net

Bu haber toplam 1110 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kültür ve Sanat