Fatih Uslu

Fatih Uslu

Tavşan ve domuz avı 2

Tavşan ve domuz avı 2

Karamıklı Oluk’tan Derebucak İlçesini gözledik ve ardından suyun ne kadar da güzel olduğundan bahsedip, biraz karamık yedikten sonra şeşanaları omzumuza atıp yolumuza devam ettik.

Boğazdan köpeklerin sesi yükseliyordu. Teyze oğlu bana dönerek:

“Bu kesinlikle kara canavar!” dedi.

“Domuzlar ayağımıza geliyor demek!”

“Hemen tüfeği dokuzlu ve kurşunlarla doldur!”

“Silahlığımın ön yüzü zaten komple dokuzlu, affeder miyim hiç?”

“Boğazdan çatır çutur geliyorlar, bayağı da kalabalık olmalılar.”

Teyze oğlunun o yıllarda beş tane kurt köpeği, üç tane de av köpeği ( kupay ) vardı, o gün hepsi birleşmişti domuz sürüsünü bulunca.

Dağlar, köpeklerin havlamaları ve domuzların çığlıklarıyla inliyordu.

Belli ki, çok fazla domuz vardı.

Bizler tetikte bekliyorduk, üzerimize doğru yaklaşınca çapraz ateşe alacaktık onları.

Karşı tepenin altındaki alandan geçtiler.

Bir sürü halindeki domuzların ön ve arkalarında azılı domuzlar, aralarında ise on beş yirmi tane yavru domuz olmak üzere, sekiz köpeğin önünde yumak olmuş kaçışıyorlardı.

Köpekler bizim kokumuzu alınca iyice cesaretlenmiş olmalılar ki, domuzlara adeta tavşana saldırır gibi hiç çekinmeden saldırıyorlardı.

Bulunduğumuz yer çok sık ormanların bulunduğu bir mevkii idi.

Her geçen dakika daha garip çığlıklar duyuluyordu.

Belli ki, köpekler yavrulardan birkaç tanesini yakalamıştı.

Azılı domuzlarla köpekler arasındaki mücadele çetin geçeceğe benziyordu.

Ben çukur bir bölgede siperdeydim.

“Tepeye kaç!” diye bağırdı Seyfo.

“Tamam!” demeye bile fırsat bulamadan ortalıktan toz olmuştum.

Siperde beklediğim yerden iki dakika sonra tüm domuz sürüsü ve köpekler bir kurşun gibi geçip gitti.

Kendimi garantiye almıştım.

Sürünün arkasından üç kez ateş edip iki üç tane domuz yaraladım. Köpekler, yaralanan pozaları paramparça ediyorlardı.

Vakit kuşluk olmuştu.

Geri dönüş için tekrar yola koyulduk. Seyfo benim domuzlardan kaçış anımı görmüş ve bana anlatıp anlatıp gülüyordu. Sabahleyin vurduğumuz tavşanı da katık edip, buz gibi akan bir çeşme kenarında yaptık kahvaltımızı.

Kahvaltıda yayla balı, keçi peyniri, yufka ekmek ve közde pişmiş tavşan eti vardı, tabii kapkara bir çaydanlıkta odun kömürüyle pişmiş tavşankanı çay.

Kahvaltıyı yapıp karnımız da doyunca kara çadıra geri dönüyorduk ki, ağacın başında bir sincap gördük. Vurmak istemedik; ama koyup geçemedik de, rahatsız edip kaçırdık yerinden.

Çeşme başında birkaç can erik yedikten sonra eve döndük.

Saate baktık, onu yirmi geçiyordu.

Beş saate, bu kadar şeyi sığdırmayı başarmıştık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Uslu Arşivi