Abdullah İnaltekin

Abdullah İnaltekin

ADALET VE DEMOKRASİ

ADALET VE DEMOKRASİ

Düğünlerde, sokaklarda maganda kurşununa hedef olan sönen, yıkılan, çürüyen hayatlar.. Körpecik, gencecik bedenler.
Önceleri  namus uğruna meşruiyetine sığınan cinayetler şimdi kıdem derecesi, futbol sevdası, bir paket sigara hatta  ‘icab ettiiği için’ li nafile bir mazeret için yapılmakta.
Gün geçmiyor ki bir kadın kocası, sevgilisi tarafından boğazlanmasın, öldürülmesin, yaralanmasın. Dayak yiyip eli yüzü kan torbası olmuş kadınlar soğuk bıçak darbelerine maruz kalmadıkları için hallerine şükrediyorlar. Bazıları devleti şevkat yumağı sanıp el uzatsada devlet ona el uzatmıyor son yakarışıyla can veriyor. Kısaca şiddetin zirve yaptığı bir ortamda yaşam adını verdiğimiz sinmiş hayatlar..Kayıp çocuklar, faili meçhuller gırla..
Gelen turistler, gurbetçiler daha toprağa ayak basmadan soyulmalar, çarpılmalar hafifinden kazıklanmalarla geçen bir tatil zamanı.. Bazı turistler de  Türk sevgilisinden yediği dayağın kıvamını ‘şimdi Türk oldum’ reşitliğini manşetlere taşıyor.
işinde ve sözünde ‘sallama’ kültürü toplumun ruhuna işlemiş, Türk gibi bozuk çürük  iş yapmak Çinlinin hile rekorunu bile geçmiş dünyadaki birincilik  saltanatına oturuyor. Öyle ya memlekette akla hayale gelmedik bin türlü olaylar durumlar oluyor...İlk yardımı bilmeyen sağlık görevlileri, yabancı dil bilmeyen sınır görevlileri eli silah tutamayan güvenlik görevlileri ile devlet hizmeti alınıyor. Yeni nasil KPSS e emanet ediliyor..
Bin yama olmuş Türk Ceza Kanunu ile, onu budayan CMUK ile yıllardır bu ülkede  adalet bekleniyor. Hayatları sönmesine, haksızlığa dur denmesine son verilemiyor. Elbette Batı ve ABD  nin yamağı olma çabası, ülkemizin  içini dışını görgüsüz zenginlere, yukarda sayabildiğimiz zenginliklere kavuşturuyor.
Örneğin adaletin sağlanmasında yamağı olduğumuz  ABD ve AB de insanların ömürleri hapiste çürürken bu ülkede son elli yıl içinde en ağır suçtan hüküm giymiş bir mahkum bile yirmi yıl hapiste kalmıyor...ABD nin Irak’a getirdiği demokrasiyi Türk halkı 70 yıldır yaşıyor. Ağızda adalet kavramı sakız olabiliyor, Hz. Ömer den, Fatih Sultan Mehmet ‘den refaranslar veriliyor.  Acaba eli yüzü patlatılmış bir kadını Hz. Ömer’e götürseniz CMUK a mı bakardı? Yada acaba bu durumda Habeş kralı ne yapmış diye dibini ateş mi basardı? CMUK a baktığı için mi Hz. Ömer oldu?
Bakınız Türkiyede yaşatılan ve  getirilmek istenen ideal demokrasiyi bir süre önce Prof.Dr. Hayrettin Karaman ‘dindar insanlar kendi yaşam biöimlerine göre bir çevrede yaşamak isterler, kendileri gibi olmayan insanların içinde yaşamak onlara zül gelir bu nedenle dindar olan insanların yaşam selamati açısından dindar olamayan insanları belirli yere toplayıp onlara yeni yaşam yerleri yahsis etmek (getto) gerekir. Mevcut durumda dindar olan insanların dindar olmayanlarla içiçe yaşamaları bir hoşgörü değil bir tammüldür’ sözleriyle ne güzel(!) açıklamaktadır. Bu görüş haklı ise ABD ve AB ülkelerini, yüzyıl önce yaptığı gettolaşmaya maruz kalmış Avrupa Türklerine yapılan uygulamaları ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla neden suçluyorsunuz?
Karaman hocanın görüşü ve dillendirilmesi bir demokratikleşme çabası mı yoksa bir nabız metodu mudur?
Dünyada adalet düzeninde en adil hukuk sistemi kısastır. Siz adaletin önüne kralların fantazilerini Roma dan alıp getirirseniz dünya böyle nefes alamaz. Kısas çevrede yaşanan bir kaç ülkenin yaptığı gibi kötü uygulanan bir sistem değildir. Bir oto kontrol sistemidir. Nasıl ki psikologların ‘empati’ olarak adlandırdığı bir durum içinde olan kişi gibi düşünüp hareket etmenin karşıdakini daha iyi anlayabilme sonucuna götürüyorsa  kısasın  ruhuda budur. Dünyadaki yoksullları, açları, kimsesizleri, yaşlıları, hastaları, çocukları sahiplenmenin, yardımlaşma dediğimiz insan olma özelliğinin kaynağı bir anda olsa onlar gibi olduğunu düşünebilmek, onlar gibi hissedebilmektir. İnsan tabiatından empatiyi kaldırdığınız an insan vahşileşir, vahşet sıradanlaşır. Dünyanın içinde bulunduğu bunalım ve vahşet tablosu da budur. Aynı durum adaleti sağlamak içinde geçerlidir. Güçsüz ve çaresiz bir insanı ne hale getiriyorsanız kendinzinde o hale gelebileceğinizi düşünün bir kere..Bir hayvana yaptığınız eziyetin aynısını kendinizinde yaşayacağınızı düşünün..Koca bir hayvanı nasıl bir küçük kafese tıktıysanız kendinizde küçük bir kafese tıkılacağınızı bilmenin  adı adalettir.
ütopik ve ideal gibi görünen kısas adaleti dünyada en kolay uygulanabilir bir metodtur.  En azından TCK’ da  yer alan içi boş kabahatler kanunlarından bin kez daha mantıklı ve verimli bir yöntemdir. Buyrun Aksaray Hükümet Konağı meydanında  bir kediyi lime lime doğrayın. Adli durumda muhatap olacağınız hüküm istisnai durum dışında
  5-10 TL para cezasıdır.
Adalet ve demokratikleşme önce ruhta olur özde olur. Kanunların evirip çevirilmesiyle yeni bir düzen inşa edilmez. Köydeki vatandaşın derdi  ne demokratikleşme ne de yeni bir anayasa..Adaletin ve demokrasinin ne olduğuna,  Tv lerden boğazlanmalar görmediği, cebindeki parasının  çalınmadığı, toprağından kazanabildiği, kızına iş bulabildiği, askerdeki oğluna sağ kavuştuğu  vakit inanacaktır. İnandığımız şeylerle uğraşmak da bizi başarıya ve ileriye götürür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah İnaltekin Arşivi