Böl, parçala, yönet taktiğini uyguluyorlar
Yayınlanma:
Doç. Dr. Muhittin Okumuşlar, firavun taktiğinin böl, parçala, yönet olduğunu söyledi
Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri’nde “Peygamber Efendimiz’in vefatından sonra Müslümanların Yahudileşmesi” meselesini masaya yatıran Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Muhittin Okumuşlar, Yahudileşmenin kültürel açıdan değil, ilke bazında benzeşme ve materyalist düşünce boyutunda olduğu gerçeğine parmak bastı. Doç. Dr. Okumuşlar, Müslümanların kendi dininden olamayanlarla benzeşmesini; Hıristiyanların materyalist düşüncesine göre hareket etmesi, onlar gibi konuşması, insanın fıtratına aykırı bir şey icat etmek gibi ilke bazında onlara benzemenin tehlikelerini sıraladı.. Taş atanla taş attıranın bir olmadığını, bunun arka planına bakmak gerektiğini ifade etti.
Fatiha Suresi’nde geçen “Bizi doğru yola ilet! Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapanlarınkine değil…” ayetlerini hatırlatarak yoldan sapmışların “Yahudiler ve Hıristiyanlar” olduğunu belirterek Müslümanların, beş vakit bu güzel duayı okuyarak Allah’a niyazda bulunduklarına dikkat çeken Doç. Dr. Okumuşlar, Mekke’deki din anlayışı ile Yahudilerin din anlayışının farklı olduğuna işaret etti. Tahrif edilmiş de olsa o dönemde Yahudilerin kendi kitaplarına göre hareket ettiklerini vurgulayan Okumuşlar, “İnsanların sahip oldukları din, aynı zamanda o dinin şekillerini de belirliyor. Her din kendine göre bir karakter ortaya koyuyor. İslâm dininin karakteri de kitaplı ve peygamberî bir karakterdir. Olaya bu zaviyeden bakıldığında Müslümanlar, zaman içerisinde kendi dinlerinden uzaklaşırlarsa; müşriklere değil, Yahudi ve Hıristiyanlara benzeyeceklerdir. Burada değişim ve sonra dönüşüm söz konusudur” şeklinde konuştu.
Firavun taktiğinin “böl, parçala, yönet” olduğunu, Müslümanlarda temel duygu ve esasın adalet olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Okumuşlar, hayatta önemli olanın toplumsal değişimler değil, fert fert değişmek olduğunu ifade ederek “Toplumsal değişimler ancak bireysel değişimlerle kalıcı olurlar. Asıl olan fert fert değişmektir” dedi.
Kur’an’da geçen “Ey iman edenler! Râinâ demeyin, unzurnâ deyin” ayetine parmak basarak Müslümanların “Râinâ (güdülme) değil, unzurnâ (gözetme, sorgulama) demeleri” gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Okumuşlar, “Fakat, günümüz Müslümanları “Râinâ” demekte ısrar ediyorlar. Mesela mehdi inancı bir güdülme ihtiyacıdır. Liderin arkasında değil, yanında yürüyeceksin. Yani ilmi siyaset yapacaksın” dedikten sonra buna örnek olarak Hendek Savaşı’nı gösterdi.
Doç. Dr. Okumuşlar, sohbetin sonunda kötülüğü defetmek ve kötüler/kötülükler ile mücadele etme yöntemi olarak da Fussilet suresindeki şu ayeti mealen okudu: “İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.”
Fatiha Suresi’nde geçen “Bizi doğru yola ilet! Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapanlarınkine değil…” ayetlerini hatırlatarak yoldan sapmışların “Yahudiler ve Hıristiyanlar” olduğunu belirterek Müslümanların, beş vakit bu güzel duayı okuyarak Allah’a niyazda bulunduklarına dikkat çeken Doç. Dr. Okumuşlar, Mekke’deki din anlayışı ile Yahudilerin din anlayışının farklı olduğuna işaret etti. Tahrif edilmiş de olsa o dönemde Yahudilerin kendi kitaplarına göre hareket ettiklerini vurgulayan Okumuşlar, “İnsanların sahip oldukları din, aynı zamanda o dinin şekillerini de belirliyor. Her din kendine göre bir karakter ortaya koyuyor. İslâm dininin karakteri de kitaplı ve peygamberî bir karakterdir. Olaya bu zaviyeden bakıldığında Müslümanlar, zaman içerisinde kendi dinlerinden uzaklaşırlarsa; müşriklere değil, Yahudi ve Hıristiyanlara benzeyeceklerdir. Burada değişim ve sonra dönüşüm söz konusudur” şeklinde konuştu.
Firavun taktiğinin “böl, parçala, yönet” olduğunu, Müslümanlarda temel duygu ve esasın adalet olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Okumuşlar, hayatta önemli olanın toplumsal değişimler değil, fert fert değişmek olduğunu ifade ederek “Toplumsal değişimler ancak bireysel değişimlerle kalıcı olurlar. Asıl olan fert fert değişmektir” dedi.
Kur’an’da geçen “Ey iman edenler! Râinâ demeyin, unzurnâ deyin” ayetine parmak basarak Müslümanların “Râinâ (güdülme) değil, unzurnâ (gözetme, sorgulama) demeleri” gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Okumuşlar, “Fakat, günümüz Müslümanları “Râinâ” demekte ısrar ediyorlar. Mesela mehdi inancı bir güdülme ihtiyacıdır. Liderin arkasında değil, yanında yürüyeceksin. Yani ilmi siyaset yapacaksın” dedikten sonra buna örnek olarak Hendek Savaşı’nı gösterdi.
Doç. Dr. Okumuşlar, sohbetin sonunda kötülüğü defetmek ve kötüler/kötülükler ile mücadele etme yöntemi olarak da Fussilet suresindeki şu ayeti mealen okudu: “İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.”
Güncel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.