Örgütlü bir toplum derken
Hani anlatırlar ya, "Avrupa'da her kaç kişiden kaçı dernek üyesiymiş. Bizim ülkemizde bu oran oldukça düşük..." diye.
Bir toplumun örgütlü olması, güç birliği yapması onların sosyal ve ekonomik haklarının korunmasının yanı sıra bir medeniyet göstergesi olarak da aynı durum değerlendiriliyor.
Ülkemizde bu noktada Sivil Toplum Kuruluşlarının yanı sıra meslek odaları dünden bugüne hükumetler tarafından teşvik edilmiş adeta.
Bu kuruluşlar dolaylı da olsa istihdama katkı sağlıyorlar hem de kamuda kırtasiyeciliğin önüne geçilmenin yanı sıra mesleki gelişime katkı sağlama adına medet umulmuş bu oluşumlardan.
Ama günümüz insanında genel manada şöyle bir sıkıntı var. Başkalarını suçlarız, kurumlara kişilere mana buluruz ama ben bu hususta ne yaptım, ne yapmalıyım? sorusunu es geçeriz.
Hani Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne güzel buyurmuş, "Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır." diye.
Öncelikle bir birey olarak üzerimize ne düşüyor onu iyi analiz etmeli ve noktasına virgülüne kadar çabamız olmalı.
Geçenlerde Eskil Ziraat Odası Başkanı İbrahim Kırlı, çok yerinde ve güzel bir açıklama yaptı. Sahi kaç çiftçimiz en azından sosyal medyada söz konusu paylaşımı beğendi, yorum yaptı veya paylaştı.
Kaç kişi duyarlılığından dolayı teşekkür etti.
Neydi o hammaliye life çıkan ya da damperle boşaltılan üründen kesilen hammaliye parası.
Çobanlarımız, küçükbaşla uğraşan çiftçilerimiz ya da bir insan olarak; yıllardır mahallemizde, yaylamızda süren mera işgaline dur diyen Eskil Belediye Başkanı Necati Belgemen'e en azından bir teşekkür etmek kaçımızın aklına geldi.
Eskil Ziraat Odası iki senedir tavsiye niteliğinde bir karar alıyor. Biçerdöver temsilcileri, muhtarlar ve çiftçilerle bir araya geliyor Eskil'de o sezon uygulanacak biçerdöver fiyatlarını belirliyor.
Sebep olanlardan Allah razı olsun ne güzel bir uygulama.
Aslında hem biçerdöver sahibinin hem de çiftçinin hakkı korunuyor.
"El seyri" denilen ve hiçte islami olmayan bir uygulama ile en mazlumdan en uyağının en yüksek aldığı bedelin ardından koskaca ilçede tutturan tutturabildiği rakamı alıyor.
Oysa ne güzel bir uygulama biçerdöver tarlaya girmeden rakam belli.
Tarladan çıkmadan biçerdövercinin hesabında para. Nasıl onun için de iyi olmaz mı?
Yok öyle olmaz...
Ya ne olacak el seyrini bekleyeceğiz.
Pazardan iki kilo domatesle, üç kilo soğan ve bir kilo patlıcan almak için (haklı olarak) şöyle bir pazarı adımlayan emmime sen git konuşma imkanı bile verme, "Benim bedelim bu"
Diyeceğim, alın size nurtopu gibi bir örnek. Eskil Ziraat Odası bir hususta öncü oldu mu oldu?
Peki bu öncülükte çiftçi ne kadar örgütlü, kaç kişi arkadaş belirlenen bir fiyat var. Buyurun buradan alın dedi..
Özellikle Konya Ticaret Borsası'nda ürün satan çiftçiden kesilen o haksız mı haksız hammaliye parasına kaçımız itiraz ediyor?
Evet, örgütlü bir toplum olma adına iki küçük örnek.
Bunlar mı derdin canım diyorsanız.
Havuzda yüzemeyenin denizde yüzmesini konuşmak bile zül benim için.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.