Hüseyin GÖK

Hüseyin GÖK

Kaybettik Neyi mi?

Kaybettik Neyi mi?

Hadi, durmayın itiraf edin. Ne varsa biriken dökün birer birer...

 

Ne kadar zor değil mi? Kendinize bile itiraf edemezken kime ne diyebilirsiniz ki...

 

Hangi yüzle hangi vasıfla kim neyi ifşa edebilir ki?

 

Herkesin sırtında kocaman bir yalan torbası. Ya içindekiler...

 

Suçsa suçluyum, suçsa suçluyuz. Çok hem de. Ve asıl suçlu kim Allah biliyor...

 

Kaybettik neyi mi? Hadi bakın aynaya ve verin cevabını.

 

Artık hiçbir duygunun ya da fikrin savunmasını yapmayacağım. Oyunda şike varsa neye yeter ki gücüm ve haklı olanların gücü?

 

Ya da bu güne kadar neye yetti ki?

 

Afakî uğraşlarla geçti şu ahir ömür ve bitmek bilmez gibi gözüken zaman.

 

Yol yakın; hadi kaldırın başınızı ve dikin gözlerinizi gökyüzünün derinliklerine. Söyleyin, hissedebiliyor musunuz İlahi Gücün varlığını. Tabii ki hissedemezsiniz, istediğiniz kadar inkâr edin. Bir yüreğiniz olsaydı izin vermezdiniz bunca olana.

 

Tüm gördükleriniz koca bir yanılsama. Neyin coşkusu, neyin neşesi tüm bunlar?

 

Unutmayın; son gülen iyi güler.

 

Yol yakın, hadi atın o yalan torbasını ve boşaltın içinizde biriken tüm nefreti. Oynamayın artık.

 

Üzgünüm ama kendi adıma değil; sizin adınıza üzgünüm çok hem de...

 

Mahşeri kalabalıkta hiç biriniz yolunuzu bulamayacaksınız. Zira içinizdeki ışık çoktan sönmüş.

 

Ya ışığı sönmeyenler, öyle gözükmüyorlar, değil mi gözünüzde. Kendi karanlığınızda nasıl da kaybetmişsiniz yolunuzu.

 

Acınılası bir kifayetsizlik, yozlaşmış bir benlik ve uçsuz bucaksız onca sanrı.

 

Giden çoktan gitti. Yetmedi mi, hadi söyleyin ve itiraf edin.

 

Elbet İlahi Adalet bulacak yerini ve tüm kifayetsizlikler bir bir sona erecek.

 

Bir ömrün tezahürü tüm bu dile gelen.

 

Kimse vicdanı olan alınsın ya da alınmasın üzerine.

 

Her kim ise hedef tahtası ya da her kim ise günahkâr, durup soluklansın bir an ve dönüp baksın aksine ve tecelli eden kadere.

 

Her birimizin kaderi ve her birimizin ayan beyan kederi.

 

Hey gidi hey, gözü yaşlı dünya...

 

Hey gidi hey, gözü yaşlı insanlık...

 

Hey gidi hey, kifayetini yitirmiş sözcükler...

 

Düzende ve düzenekte yolunu ve vasfını yitirmiş her kim varsa. Aslında ne bir düzen kaldı ne de düzenek geride. Geride kalan sadece yürek yarası ve kuru hıçkırık.

 

Ne tekiz ne de asılsız. Ne yalanız ne de zavallı.

 

Ne insanız ne de canlı. Sadece ve sadece bir avuç toprağız ve bizi beklemekte olan sona yürüyen.

 

Ne dünümüz var ne de günümüz. Görüntü itibariyle birer yanılsamayız aslında: Bencil, sefil ve riyakâr... Her birimiz üstelik.

 

Yaşlar oluk oluk akarken, çoğumuzun içi acımıyor bile. Öyle ya, bize ne ki. Biz sadece önümüze bakarız. Öyle ya, günü kurtardık madem bizden iyisi ve bizden mutlusu yok.

 

Ya, yitip gidenler...

 

Ve geride kalan acılar...

 

Ve zaman geçecek, aklına bile gelmeyecek çoğumuzun. Ve giden gittiğiyle kalacak: Hep de öyle olmadı mı?

 Hüseyin GÖK

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin GÖK Arşivi