Toplumu Güzelleştirmek Elimizde
Birçok yere gittiğimizde şu cümle ile karşılaşırız “nasıl buldun ise öyle bırak”.Bu söz insanlara bir sorumluluk yükler. Ama ne yazık ki maalesef bulduğumuz gibi orayı bırakmayız. Bizim oraya girdiğimizde orası temizdir ama kirleterek oradan ayrılırız. Kullanılmaz bir hal alır biraz önce ayrıldığımız yer. Bu iş zincirleme sürüp gider. Bu konuda birbirimizi suçlarız, ama hiçbirimiz de bu konuda görevimizi yapmayız. Herkes birbirine yük olmaya devam edip gider. Ne yazık ki sorumluluk duygumuz gelişmemiştir. Başkalarına saygı duymayı, saygılı olmayı kendimiz için bir görev kabul etmeyiz. Toplum olarak bu konuda noksanlarımız çoktur.İşin diğer bir yönü de herkes her şeyi en iyi şekilde bilir ve her şeyi en güzel şekilde kusursuz yapar. Hiç bir nasihate ve öğrenmeye ihtiyacı yoktur. İnsanlara anlatırken çok güzel anlatır. Öyle bir hava estirilir ki zannedersin ki bu insandan başka bunu bilen veya yapan bundan başka Allahın tek bir kulu yoktur. Kendini kusursuz bilir ve çevreye karşıda kendini öyle ifade eder. Âdete konuşmaları ile insanları göz kırpmadan, pür dikkat dinleterek kendine hayran bırakır. Karşısındaki insanda ne zanneder ki mükemmel, kusursuz bir insanla muhatap oldum, bu insanda sorumluluk duygusu ne kadar gelişmiş der.Gel gör bakalım işin gerçek boyutu hiç de öyle değildir. Bol bol bahane üretiriz. Sorumsuz insanlar bahaneler arasında dolanır, sürekli başkalarını ve içinde bulundukları şartları suçlarlar. Bu insanlar hareket etmekte çok yavaş, ama şikâyet etmekte çok hızlıdırlar Anlatılanlar özde değil sözdedir, yani her şey laftadır bizde. . Anlattıklarımızı kendi nefsimizde yaşamayız Mercek altına yatırıp incelediğimizde, anlatılanlar ile yapılanların hiçbir zaman uyuşmadığı, konuşmalar ile ifade edilenlerin yaşantı ile hiçbir ilgi ve alakasının olmadığı görülür. Öğrendiklerimizi davranış şekline dönüştüremeyiz. Bu bizim toplum olarak zaaflarımızdandır. Nasihati hep başkasına yaptığımız için sorumluluk duygusunun gelişmediğini görürüz. Hâlbuki nefsimizi mükemmelleştirmeyi hedef almalıyız. Peki, bu hastalıktan kurtulmanın yolu yok mudur? Elbette ki vardır. Bir şekilde öğrendiğimiz bu yanlış bilgi ve deneyimler bizim tutumlarımızı ve davranışlarımızı yanlışa yönlendirmiş olabilir. Ancak bu davranışlar asla değişmez değildir. Öğrenilen yanlış bilgiler yerini doğru bilgilere bırakabilir. Sağlıklı ve topluma uyum sağlamamızı sağlayan yeni ve doğru davranışları, yanlış davranışların yerine monte edebiliriz. Ve bu görevi en iyi şekilde yerine getirmek için kendimizi sorgulamaktan, yeni deneyimler kazanmaktan korkma mamalıyız. Her zaman güzelliklere, yeniliklere ve değişime kendimizi hazır tutmalıyız. O zaman yanlış fiil ve hareketlerin hayatımızda yeri olmaz, sorumluluk bilinci gelişir Toplumdaki huzuru sağlamak ve toplumu güzelleştirmek bizim kendi elimizde. İnsanın kendisi yanlışlardan arınarak davranışlarını güzelleştirirse, toplum kendiliğinden güzelleşir. Her ferd toplumda ifa ettiği rolle sorumluluk üstlenebilir. Bunun neticesinde de herkes kendi üzerine düşen görevi yaptığı zaman toplumda şikâyetler ortadan kalkar. Böylelikle insanlar hem kendi yaşantısından, hem de toplumdaki yaşantıdan haz duyar hale gelir. Toplumu her yönde geliştirmenin yolu; insanın her alanda gelişmesini sağlayarak, insana belli bir standart kazandırmaktan geçer. O zaman herkes kendi davranışlarına gerekli hassasiyet ve özeni göstermelidir. Bu konuda insanı eğiten kurum ve kişilere de çok büyük görev düşer. Sözün özü; herkes kapısının önünü temizlerse, bütün şehir temiz olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.