Zamanın hakkını verebilmek
Buna bağlı olarak bu hafta da “boş vaktin önemi” ve değerlendirilmesi hususlarını kaleme alacağız.
Atalarımız “Vakit nakittir.” diyerek zamanın ne kadar değerli olduğunu vurgulamışlardır.
Zamanı en güzel ve en dolu şekilde yaşamak gerekir. İzafi bir kavram olan zamanı aynı zamanda daha da uzun ve verimli kullanmış oluruz. Bir Hadis-i Şerif’te: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz!.. Birincisi: “Ölüm gelmeden önce hayatınızın kıymetini biliniz!..” denilmekte, ölüm gelmeden önce ömrün kıymetinin bilinmesini ve ona göre boşa geçirilmemesi dile getirilmektedir.
Bunlara rağmen bizler hayatımızı ne kadar boş şeylerle geçiriyoruz.
Ömrün en güzel çağları kahvehanelerde, kumar ve içki masalarında harcanıyor.
Yine ahbaplarla bir araya gelip birbirimizin dedikodusunu yapıyor, hiç kimseye faydası olmayan boş işlerle ömür tüketiyoruz.
Aslında uzun gibi görünen ömrümüz göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor.
Ünlü Fransız yazar Jean de La Bruyère “Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, en çok zamanın kısalığından şikayet ederler.” sözüyle zamanın verimli kullanmaya dikkat çekmiştir.
Gerçekten de boşa geçirilmeyecek bir saniyenin olmadığını kavramış bir insanın planlı hareket edeceği ve de her anının programlı olacağı bir gerçektir. Ancak zamanı plansız, düzensiz ve verimsiz harcayan insanın hayatta başarılı olması imkânsızdır.
Nitekim zamanın darlığından hep şikayet edecektir.
Oysa zamanı boşa geçirme, hoyratça ve plansız harcama zamanı değildir; Zaman çalışma, mücadele ve insanlık için kafa yorma zamanıdır. Bireylerde öyle bir bilinç oluşturmalıyız ki yaptığı her işin, her hareketin, hatta her sözün kendisine, çevresine, insanlığa bir faydası olması noktasında azami gayret gösternelidir. “Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ” bırakmanın taşıdığı derin manayı her anında hissetmelidir. Hissetmelidir ki kendisine verilen ömrün, zamanın her daim hakkını vermeye çalışmalıdır. Ne mutlu zamanın hakkını verebilenlere.