Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

3.Tatbik

3.Tatbik

    Tatbik, ilâhî mesajı uygulamak ve yaşamaktır. Peygamberlerin bir özelliği de getirdikleri ahkâmı öncelikle kendilerinin uygulamalarıdır. Bu özellikleri sebebi ile insanlara örnek olmakta; insanların “Biz bunları yapamayız” şeklinde vârid olabilecek muhtemel itirazlarına cevap verilmiş bulunmakta; gelen ahkâmın uygulanabilirliği fiilen gösterilmiş olmaktadır. Kur’an buyuruyor ki: “Ey inananlar! Andolsun ki sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok ananlar için, Allah elçisinde en güzel örnek(ler) vardır.” (AhzabSûresiâyet: 21).

     Kur’an’ın emirlerini şahsında tatbik etmek/örnek olmak, Allah elçisinin görevidir. Onun Allah’tan aldığı emirlere, bizatihi kendisi uyarak ümmete örnek olma gibi bir yükümlülüğü vardır. O, üsve-i hasene, numûne-i imtisâldir.

    4. Teşri’ Yetkisi: Kur’an’da Bulunmayan Hükümler Koymak

     Kur’an’ın hiç temas etmediği, herhangi bir hüküm veya düzenleme getirmediği bir mevzuda Sünnetin hüküm ortaya koyması demektir.

     Allah Rasûlü, Kur’an’da bulunmayan bazı hükümler de koymuştur. Zaten Kur’an ona helal ve haram koyma yetkisi vermiştir.

Rasûlüllah’ın (s.a.s.) teşri yetkisi, Kur’an’ın şu açık beyanına dayanır: “O Peygamber ki, kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men’eder, onlara güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.” (A’rafSûresiâyet: 157).

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan Allah’ın ve Rasûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerle, boyun eğip kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın.” (TevbeSûresiâyet: 29) bahse konu hakikati ifade etmektedir.

EbûRâfi’den (r.a) naklen; Rasûlüllah (s.a.s.): “Sizden birini, kendisine emrettiğim yahut nehyettiğim bir şey gelir de, koltuğuna kurularak,‘Bilmem! Allah’ın kitabında ne bulursak ona tabi oluruz’ derken bulmayayım.” buyurmuştur. Örneğin:

     1. Denizin suyu temiz ve ölüsü helâldir. Bu hüküm deniz ve yaratıkları için Kur’an’da bulunmayan bir hükümdür. Deniz yaratıklarından midye ve istiridye Hanefîlere göre tahrîmen mekruh sayılmıştır.

     2. Boğazlanan hayvanın karnından çıkan yavrunun helâl oluşu, anneye tabi oluşundandır. Oysaki bu konuda Kur’an’da bir hüküm bulunmamaktadır.

     3. Yırtıcı ve köpek dişli hayvanların etlerinin haram oluşu da aynı şekilde Sünnetle sabit bir husustur.

     4. Recm Meselesi: Zina eden çiftlerin evli oldukları takdirde recm edilmesi de Sünnetle sabit bir tatbikattır. Asr-ı saâdette bunun uygulamaları vardır. Her hâlükârda “recm” Sünnetle sabit bir olaydır.

     5. Nine ve dedeye ve baba tarafından akrabaya düşecek miras.

     6.Şüf’a hakkı ile ilgili hükümler.

     Bu hükümler Kur’an’da yer almamasına rağmen, bizzat Sünnet tarafından belirtilir. Nitekim İbnKuteybe (ö. 276/889), “Dikkat edin, bana kitap ve onunla birlikte benzeri (Sünnet) verildi” hadisinde geçen benzeri (misl) lafzı üzerine, “Cebrâil’in, Kitab’da yer almadığı halde getirdiği Sünnetler” diye açıklama yapar.

     V. Hadis, Kur’an’ı Kerim’in Tefsiri ve Yorumudur

     Hadis/Sünnetin bizatihi kendisi hem asıl hem de anlama ve yorum faaliyetidir. Hadis/Sünnet, Kur’an-ı Kerim’in yorumudur. Hz. Peygamber, nassları doğru yorumlama yöntemini de böylece ümmetine göstermiştir.

     El-Mikdâm b. Ma’dîkerib’den (r.a) naklen; Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Dikkat edin! Bana Kitap ve onunla birlikte onun bir misli (Sünnet) verildi. Haberiniz olsun! Karnı tok birinin, kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman koltuğuna kurularak: ‘Şu Kur’an size yeterlidir. Onda neyi helal bulursanız onları helal, neyi de haram bulursanız onları haram sayınız’ diyeceği zaman yakındır. Dikkat edin! Ehli eşeğin eti, vahşi hayvanlardan parçalayıcı dişi olanlar, antlaşmalı olanların yitikleri de size helal değildir. Ancak eşya sahibinin terk ettiği müstesna.Bir kimse bir kavme uğradığında, onu ağırlamak, o kavme vacip olur. Eğer ağırlamazlarsa, o kimse, ağırlama mislince onları cezalandırır.”

     “Bir şey hakkında ihtilafa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve Rasûlüne götürün.” (Nisâ Sûresi âyet:59) Bu âyet ile ilgili olarak Meymûn b. Mihrân’ın“Allah’a götürmekten maksat, O’nun kitabına başvurmaktır. Rasûlüllah’a götürmekten murad ise, sağlığında bizzat kendisine, ölümünden sonra da Sünnetine başvurmak” olduğunu söylediği rivayet edilmiştir.

     “(Ramazan ayı) öyle bir aydır ki Allah size orucunu (Kur’an’da) farz kıldı. Ben de (terâvihle geceleri) ihyasını Sünnet kıldım”.  İslam, başka bir ifadeyle şeriat, bir kısmı Kur’an’dan diğer bir kısmı ise Sünnetten oluşmaktadır. Hz.Ömer şöyle der: “Size bir takım insanlar Kur’an’ın müteşabihâyetleriyle mücadele etmeye gelecekler. Siz de onlara karşı Sünnetleri ele alarak karşı koyun. Çünkü Sünnetlere sahip olanlar Allah’ın kitabını en iyi bilenlerdir.”

“Kur’an’ı yücelterek ona uymaya çağıran Hâricîler, Kur’an’a aykırı olduğu gerekçesiyle bazı hadisleri (recm vb.) reddederek Sünnetten uzaklaşmışlardır. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a) kendisini temsilen onlara yolladığı İbn Abbas’a: “Onlarla Kur’an üzerinden tartışma. Çünkü Kur’an’ın farklı yorumları (zûvucûh) vardır. Onlarla Sünneti delil göstererek tartış.” öğüdünü vermiştir.

Sahâbenin büyüklerinden İmrân b. Husayn (r.a) (ö. 52) şöyle demiştir: “Kur’an indi, Allah Resulü de Sünnetler koydu.”Aişe (r.a) annemize, “Efendimizin ahlakı nasıl idi?” diye sorulduğunda, o, güzeller güzelinin ahlakını “Onun ahlakı Kur’an idi.” veciz cümlesiyle özetlemektedir. O, yaşayan canlı bir Kur’an idi. Onun hayatı, Kur’an’ın insan formuna dönüştürülmüş şeklidir. Kur’an’ın somutlaşmış biçimidir. O, Kur’an deyimiyle üsve-i hasene, yani model diğer bir ifadeyle örnek insan idi.

     Peygamber, Kur’an’ı Allah(c.c.)’tan alıp hayata dönüştüren ilk muhataptır. Bu itibarla Hz. Peygamberle Kur’an’ın arasının açılması demek, aslında Kur’an’ı hayata bağlayan ana damarın koparılması demektir. İşte bu damarın kesilmesi, tam anlamıyla bir inanç kaosuna ve âyetin ifadesiyle fesada yol açar. Bu fesat neticesinde de, birlik-beraberliğin, hürriyetin, huzurun kaynağı olan din, ayrılık-kavganın, tartışma ve huzursuzluğun, kaosun bizzat kaynağı haline gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Lütfi Ersöz Arşivi