''Allah Bu Millete Bir Daha İstiklal Marşı Yazdırmasın''
Hepimiz bu mana yüklü cümlenin kime ait olduğunu biliriz. Hepimizin bildiği üzere bu mana yüklü cümle İstiklal Marşımızın yazarı Üstad Mehmet Akif ERSOY 'a ait. Gerçektende M. Akif'i hakkıyla anlamak ve anlatmak oldukça zor olsa gerek. M. Akif yıllar öncesinden seslenmişti bize oysaki. Onun fikri mücadelesini anlamış olsaydık bugünler de yaşanan olumsuz olayları yaşamazdık diye düşünüyorum açıkçası. Bu mana yüklerini irdelediğimizde aslında bugün dahi yaşanan bazı sorunların çözümlerini içerisinde buluruz. Millet kavramı her zaman popüler bir kavram olarak var olmuştur. Mehmet Akif’ in bu cümlesindeki kilit kelimede ''Millet'' tir. Millet kelimesinin hiçbir etnik kökene ait olmadığını bilmek veya idrak etmek bile bu millete bir hizmettir özellikle bugünlerde. Şimdi gelelim bir daha yazılmasın böyle bir marş temennisine. Elbette acı dolu o günlerin, sefalet içindeki insanların aynı olayları yeniden yaşamamasını temenni etmemekten ibarettir’ diyerek işin içinden çıkarsak hem üstada, hem de kendimize haksızlık etmiş oluruz. Üstad, gerekirse ve kaçınılmaz ise yazılabileceğinin mesajınıda vermiş oluyor. Ben şunu anlıyorum; Varsayalım ki bir cephe savaşına gireceğiz. Çoğumuz sanıyor ki Türk silahlı kuvvetleri gidecek bu cephe savaşını yapıp geri dönecek.Ya yenecek, ya yenilecek. Ama tarih bize bunun hiçbir zaman böyle olmadığını son olarak Çanakkale’ de göstermedi mi? Bunu şunun için belirttim. Hani meşhur söylem vardır '' Ordu bu ülkenin ve rejiminin bekçisidir'' diye telaffuz edilir. İşte yanlış burada başlamış oluyor.
Millet zor duruma düştüğünde ne başına bekçi arar nede şu rejim bu rejim diye ayrım gözetir.
Öyle olsa mutlakıyetten cumhuriyete geçemezdik. Millet sadece evet sadece çarpışır.
O bunalımlı günlerden sonra ciddi bir cephe savaşı sınavı vermedi bu ordu. Bu millet tarihte hiçbir evladını bir kör dövüşüne göndermemiştir. Çeyrek yüzyıldır bir arpa boyu yol alınamayan, hatta sözde örgütün liderini bile yine o örgüte her yönden destek verenlerin bize teslim ettiğini de unutmayalım.! !
Şu günlerde ülkemiz zor günlere şahit olmakta. Yakılıp yıkılan onca şehirler, eğitim yuvalarımız olan okullarımız, otobüsler, arabalar, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN heykeli, büstü, camları kırılan onca iş yeri ve tahribata uğratılmış onca yerler. Tabi bu olaylara bizzat şahit olmadım fakat resimlere baktığımda veya haberlerden takip edebildiğim kadarıyla ve yahut da videolardan izlediklerimle olaylara şahit olmuş olduk. Gerçekten de içim sızladı bu vatan hainlerinin yaptıklarını izleyince. Sadece onlara söylediğim iki kelime ise vatan hainleri ve Ahlak yoksunları diye ithamlarda bulundum.
Bu vatan kolay kazanılmadı ki kolay kaybedilsin. Bir yandan Işid, bir yandan PKK, Bir yandan ise Esed ile uğraşıyoruz. Türkiye bunların hepsiyle aynı anda ne yazık ki uğraşacak güçte değildir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki Türk'ün Türk'ten başka dostunun olmadığını. Esed Suriye de ki devlet terörünün adıdır. Esed bu gücü nerden aldığını soracak olursanız oda açık bir şekil de karşımızda durmaktadır. Yani Rusya. Evet Rusya, İran, Çin ve Suriye günümüzün dörtlü ittifakıdır. Biz Amerika'yı yanımıza çağırmış olsak da Amerika bizim yanımız da yer almayacağını açıkça göstermektedir. Bir ne Amerika bizi sanranç oyununda ki bir piyon gibi kullanmak istiyor. Bu yüzden ülke olarak şu günlerde bunu göze alacak durum da değiliz. Hepimiz biliyoruz ki tarih tekerrürden ibarettir. Osmanlı devletinin yıkılmasında önemli rol oynayan ittihatçılar gibi düşünmemeliyiz. Düşünemeyiz de.
İttihatçıların maceraperestliğine düşülmemeli ve bu millete bir kere daha cihan harbi yaşatılmamalı. İttihatçıların koskocaman bir Devlet-i Aliye’yi, hislerine mağlup olarak, bir maceraya kurban ettikleri gibi, şurada burada savaşa girmek suretiyle bu millete bir kere daha birinci cihan harbi yaşatmasınlar. Onlar Osmanlı’yı bitirdiler, devletler muvazenesinde muazzam bir devleti, dümende oturan bir devleti bitirdiler. Bir parça kalmış bu devlet, aynı zamanda çevresinden kopmuş, çevresi kendisi için problemler sarmalı haline gelmiş, böylesine minnacık bir devlet, nüfusu çoğalsa bile bir şey yapamayan, eli kolu bağlı, zavallı, dediği her şeyde yanılan insanların elinde Cenab-ı Hak bir kere daha maceraya kurban etmesin.
Ve son olarak..
Bu vatanın herhangi bir noktasına herhangi bir taarruz olduğunda bu yazıyı yazan ben ve okuyan sizlerin tereddütsüz aktif rol alacağına eminim.
Kim bilir, yüzyıllar boyu destan yazan bu milletin başına çuvalı reva görenlerden hesabı, sözüm ona rejim bekçileri değil de yine siz, ben, o, bu, şu soracaktır. Millet soracaktır.
Büyük ahlak abidesi, inanmış koca bir yürek ve ''sanatın sanat için değil millet için var olduğunu bilip kendi hevesleri adına yazıp çizen sersemlerden değiliz'' diyecek kadar açık sözlü üstadı rahmetle anar şükranla yad ederek;
''Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın'' diyelim. Vesselam.
Muzaffer YAYAR- Trabzon
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.