Ben Eskilliyim arkadaş

Ben Eskilliyim arkadaş

Daha sonra düşündüm ki, bir yorumla geçiştirilecek bir mesele değildi bu. Bunu bir köşe yazısıyla dile getirmenin daha uygun olacağına kanaat getirdim.

Gerek öğrenim gerekse iş hayatım dolayısıyla Türkiye’nin şehirlerinin yarısına yakınını gezdim desem herhalde yalan olmaz. Gittiğim yerlerin ufak tefek de olsa bir hatırası vardır bende. Yaklaşık 17 yıldır Eskil dışındayım. Gurbette insanların özellikle ilk tanışmalarında ön plana çıkan konu “nereli” olduklarıdır.

Buradan hareketle tanıştığımız insan nereli olduğunu anlatırken, kimisi sohbet olsun diye kimisi övünmek amacıyla veya her ne sebeple olursa olsun memleketinin özelliklerinden bahseder. Memleketinde yetişen ürünlerden tutun da tarihi eserlerine, oradan çıkan kalifiye insanlara, futbol takımlarına kadar.

Bu girizgâhtan sonra gelelim sadede.

Geçenlerde işim münasebetiyle bir kamu kurumuna gitmiştim. Orada bir arkadaşıma rastlayınca, çay ikramı ve o arada birkaç kişiyle sohbetimiz oldu. Yukarıda da bahsettiğim gibi “Nerelisiniz?” sorusundan sonra “Aksaraylı” olduğumu söyledim. Aksaray’ın neresi denilince “Eskil” cevabını verdim. Meğer karşıdaki kişi Eskil hakkında epey bir malumat sahibiymiş. Eskil’in bankalara borçlarından ve tarlalarının tefecilere satıldığından bahsetti. Ben de tabi ki memleketimize toz kondurmadım normal olarak. Bir Eskilli olarak bunların abartılı olduğunu, gündemi takip eden biri olarak bunun Türkiye’de olan genel bir sıkıntı olduğunu, tarlaların satılmasının o kadar yaygın olmadığını ve sair konuları dile getirdim. Bu işin başka bir boyutu.

Ancak üzülmedim desem yalan olur. Her ne kadar ben orada memleketime laf söyletmeme adına çabaladıysam da aslında bunlar kısmen de olsa Eskil’de olan şeyler. Gönül ister ki hiç olmasın. Meşhur tabirle “Gitmesek de, görmesek de o ev bizimdir.” prensibiyle memleketim hakkında olumsuz bir tek kelime bile edilmesini istemem.

Konuya dönecek olursak, adamın kendisi, hanımı, çocukları kısaca tüm aile efradı bankalara borçlu. Hatta olayın kahramanı (?) olan kişiler olayı öyle anlatıyorlar ki, sanki bankaları ya da kişileri dolandırmak bir marifetmiş hesabına gidiliyor. Düşünce o ki, para gelsin de nasıl gelirse gelsin. Borçtur, haklıdır, haksızdır fark etmez. Önemli olan günü kurtarmaktır. Bir kısmında şu anlayış var: Diyelim bir yakınından borç para almıştır. Borcun vadesi geldiği halde borcunu ödemeyen vatandaş, alacaklının alacağını istemesine aldırmaz. Üstelik çok rahat ve pişkindir. Alacaklının gıyabında konuşurken “Borcu ödemeyeceğini ima ile ‘Amaaan, o da ondan olsun’ demekten kendini alamaz.”

İşte bir “Nerelisin” sorusundan nerelere geldik. Memleketimin güzelliklerini duymak temennisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi