ÇUBUK KRAKER
Ne zaman oraya girsek, dışarı çıktığımda, gözlerim dolardı ama içime atıp, kendimi sıkar, bir şey diyemezdim. İlçenin tek akvaryumlu berberiydi. Yüksek koltuğuna oturmaz, adeta tırmanırdım. Sonra, ağzındaki toplu iğneyi berber, boynuma geçirdiği beyaz önlüğü iliştirmek için kullanırdı. Her defasında iğne boynuma batacak diye ürpererek beklerdim. Yanındaki çırağına göz ucuyla işaretler verirken, her zaman alışık olduğum cümleyi söylerdi: “Üç numarayı getir!” Sürekli buraya geldiğimizden artık –beni geçtim- abime bile “çocuğun saçı nasıl kesilecek” diye sormazdı. Makine hazırlanırken aceleyle aynaya bakardım, az sonra bir daha göremeyeceğim saçlarıma son kez bakardım. Doğal olarak, saçlarım dağınık bile olsa, uzun saçlı olmayı, kel bir kafam olmasından daha çok seviyordum. Berber, çırağının uzattığı makineyi eline alır almaz, işkence öncesi esirlere gözdağı vermek isteyen sadist bir cani gibi, elindeki makineyi şak şak diye açıp kapatırdı.
Aynadan, biçerdöverin buğdayları alarak içinde ilerlediği bir buğday tarlasının görünümünü anımsatan saçlarımın acıklı halini izlerken, bir yandan da göz ucuyla içi baloncuklarla dolu akvaryumdaki rengârenk küçük balıkları izlerdim. Ben balıkları izlerken, saçlarım öbek öbek kucağımdaki önlüğe dökülür, kafamın aynadaki hali her makine darbesinden sonra daha bir hazin hal alırdı. Saçlarım iyice kucağıma dökülüp de, kelleştiğimde artık sadece balıkları izlerdim; bir yandan da, günde kaç çocuğun burada gözleri dolu dolu akvaryumdaki balıkları izlediğini düşünürdüm. Berberin ağzından eksik olmayan sigarasının dumanları arasında, kendimi mistik bir kurban töreninin tam ortasında hissederdim.
Dışarı çıkar çıkmaz başıma soğuk bir rüzgar çarpar, önce kulaklarım, sonra da ensem üşürdü. Hemen ellerimi başımda gezdirir, ellerime batan diken gibi saçlarımı yoklardım. O an yalnız kalsam hüngür hüngür ağlayabilirdim. Bunu bildiğinden belki, abim elimden tutar, doğruca bakkala götürürdü. Bakkaldan hep elimde çubuk krakerle çıkardım. Bu işkenceye katlanmamın karşılığı olarak bu ödül çok küçük olsa da, bir süre beni avutmaya yeterdi.
Elimdeki çubuk kraker bitince, anestezinin etkisi geçtikten sonra ağrıları tekrar başlayan hasta gibi, birden kafamın acıklı halini anımsar, kederlenirdim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.