Sait Çamlıca

Sait Çamlıca

Hamal olmanın şerefi!

Hamal olmanın şerefi!

 Ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak için görevli olan bir yetkili, İstanbul’a gelmiş. Bir amele pazarlarında bekleyen insanların, iş için nasıl koşturduklarına şahit olunca; “Bu insanlarla neler yapılmaz ki?” diyerek, çalışmaya hevesli olan insanımızı, Almanya’ya işçi olarak götürmeye başlamışlar. 1961 yılında başlayan işçi göçü yirmi yıla yakın sürmüş.

İnsan bedeniyle yapılabilecek her türlü işlerde çalışan gurbetçiler, Almanya’nın yeniden ayağa kalkmasında en büyük iş gücü ayağını oluşturdu. Aynı insanlara kendi ülkelerinde iş imkanı verilseydi, kendi ülkelerini de ayağa kaldırabilirdiler.

Hamal veya amele dediğimiz insanların tavırlarına bakarak, bir ülke insanı hakkında kanaat sahibi olmayı, bu olayı okuduğum zaman edinmiştim.

Ekonomik sıkıntılar hırsız üretiyor mu?

“Ekonomik sıkıntılar bizi buralara düşürüyor” dedi, arka sıralarda oturan bir mahkum. Uygun bir dille, hepimizin ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiğini, bu memlekette yüz binlerce ailenin, asgari ücretle ev geçindirmek için mücadele verdiğini anlatmaya çalıştım.

En ön sıralarda oturan orta yaşlarda bir mahkum, hiç beklemediğim bir itirafta bulunarak, arkadaşına itiraz etti. “Bakmayın siz onlara Hocam! Biz alışmışız kolay para kazanmaya. Sizin bir ayda kazandığınız parayı ben bir gecede yiyordum. Birkaç kez girip çıktım içeriye. İdare etmeye, anlımızın teriyle kazandığımızla bir ay geçinmeye kendimi alıştıramadığımız için, yanlış yollara girip hayatımızı mahvediyoruz.”

Mahkumlara konferans verirken soru – cevap faslı yapmak, genelde riskli oluyor. Birbirlerine laf atmayı, diğer bir mahkumun söylediklerini çürütmeyi seviyorlar. Bazen aralarında rekabet veya husumet bu tartışmayı tetikliyor. O günde aynı şeyleri yaşamıştım. Orta yaşlarda bir mahkumun ağzından o itirafı duymak, benim için önemliydi. Samimi özeleştirisi, benim böyle bir yazı yazmamın temelini attı. Rahata alışınca bedel ödemeyi istemeyenler, hayatları boyunca sıkıntı yaşıyorlar.

Birkaç hafta sonra, aynı gün iki konferansım vardı. Sabah lise öğrencilerine, öğleden sonra çocuk mahkumlara konuşma yapmak zorunda kaldım. Çocuk ve Mahkum kelimesini yan yana yakıştıramasam da binlerce çocuk mahkumumuz var maalesef. Lise öğrencilerine de, çocuk mahkumlara da bu olayı anlattım.

Ekonomik sıkıntılar yüzünden herkes hırsız olsaydı, bu ülkede asgari ücretle geçinen herkes hırsız olurdu.

Hamal olmak, hırsızlıkla zengin olmaktan daha şereflidir.

Bir gence, mutlaka öğretilmesi gereken şeyleri ihmal etmenin bedelini, çok ağır ödediğimizi fark ettim. Bilek gücü ve alınteri ile kazanılan paranın, bir erkeğin şerefi olduğu gerçeğini, gençlerin kulaklarına küpe yapmak gerekiyor. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in “Çalış genç adam çalış! Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir” sözünü, bütün lise koridorlarına asmak gerek.

Bazen hamal/amele pazarından işçi çağırmak zorunda kalıyorum. Hepimiz, en azından ev taşımak zorunda kalınca, hamal çağırıp yüklerimizi taşıtırız. Anadolu’nun nerdeyse tüm il ve ilçelerinde hamal pazarları vardı.

O insanların saatlerce bekleyişi bana çok anlamlı, çok onurlu gelir. Her gün saatlerce “Sırtıma hangi yüklerseniz yükleyin, ben o yükü taşımaya hazırım!” diyen bir duruşları vardır. Alnının teriyle, çocuklarının rızkını, helal yoldan kazanmak için her yükü taşımaya hazır bir bedenleri var. O bedeni orda bekleten ruhu, gençlere mutlaka işlemek gerekiyor. Adına hamal veya amele pazarı demeye dilimiz alışmış. Bence şerefli, onurlu bir duruştur orda beklemek.

Hamal olmayı, hırsız olmaya tercih edecek bir ruh inşa etmeli gençlerde.

Hamal / amele deyip geçmeyin, o işi yapabilmek için çok onurlu bir ruha sahip olmak gerek.

Hamal / amele deyip geçmeyin, yükü sırtında taşımak için doğru bir tutuş, doğru bir duruş gerek.

Hem ruhen, hem bedenen doğru bir duruş…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sait Çamlıca Arşivi