Mehmet Emin Parlaktürk

Mehmet Emin Parlaktürk

Yetenekli Gençlerimiz Harcanıyor!

Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilen kadın müfettiş, bir okulu denetlemek üzere yola çıkar. Ancak okul yolunda arabası hararet yapar ve araç çalışmaz. Oradan geçmekte olan bir çocuk araca doğru yaklaşır ve yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar.

Müfettiş, “Araçtan anlar mısın?” diye sorar.
Çocuk ise, “Babam tamircidir, ben de bazen ona yardım ederim,” diye cevap verir.

Çocuk, arabanın kaputunu açıp motoruna baktıktan sonra müfettişten aracın alet çantasını ister. Motor aksamıyla birkaç dakika uğraştıktan sonra doğrulur ve müfettişe dönerek, “Arabayı çalıştır,” der.

Bu ana kadar olanları dehşet içinde izleyen müfettiş kontağı açıp marşa basar; araba çalışır. Müfettiş teşekkür ettikten sonra çocuğa, bu saatte neden okulda olmadığını sorar.

Çocuğun cevabı müfettişi bir kez daha dehşete düşürür:
“Efendim, bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş ve öğretmenin dediğine göre ben sınıfın en tembel öğrencisi olduğum için evde kalmam gerekiyormuş,” der ve utancından başını eğer.

Nice üstün yetenek, Türkiye’nin çarpık eğitim sistemi içinde işte böyle harcanmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki, her şeyi akademik başarıyla ölçen bir anlayış var. Varsa yoksa diploma. Hem de nasıl alındığı ayrı bir mesele. Oysa zeka sadece dersi ezberlemekten ibaret değildir; çünkü teorik bilgiler meseleyi tek başına çözmeye yetmez. Bunun bir de pratiği, uygulaması, hayata yansıması, üretim becerisi vardır. Asıl bunları ortaya çıkarmak gerekir!

Her çocuk ayrı bir dünyadır ve farklı yeteneklere sahiptir. Her birinde hiç ummadığınız özellikler, beceriler, keşfedilmeyi bekleyen gizli cevherler vardır. Önemli olan, bu cevherleri keşfedip, insanlığın hizmetine sunabilmektir.

Ne yazık ki biz, yıllarca uygulanan çarpık eğitim sistemi yüzünden nice yeteneği kaybettik. Her öğrenciyi aynı kalıba sokmaya çalıştık. Uçma kabiliyeti olanı yüzmeye zorladık, yüzme becerisi olmayanı ise zorla uçurmaya çalıştık. Oysa, “Hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanamaz.” Ama biz yıllarca bu yanlışı tekrarladık durduk.

28 Şubat kararlarıyla İmam Hatip Liselerinin önünü kapatmak için çıkarılan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, aynı zamanda meslek okullarına da büyük darbe vurmuştu. Güya bu sıkıntıları gidermek adına 2022 yılında çıkarılan 12 yıllık zorunlu eğitim, bazı sorunları kısmen çözse de köklü bir çare olamadı. Çünkü 12 yıl boyunca uygulanan bu zorunlu eğitim, sanayi esnafının can damarını kesti, küçük yaşta mesleğe yönelmesi gereken gençlerin yeteneklerini köreltmiş, öğrencileri üniversite kapılarına yığarak vasıfsız diplomalı işsizler ordusu üretmiştir.

Diğer gelişmiş ülkelerde meslek eğitimi oranı %40-60 seviyelerindedir. Bu durum sanatsal faaliyetlerde, iş dünyasında, endüstride ve sanayi sektöründe ciddi istihdam sağlamaktadır. Böylece ülkelerin ekonomisi kalkınmakta, gayrisafi milli hasılaya büyük katkı sunmaktadır.

Bizde ise durum tam tersidir. Akademik eğitime öncelik verildiği için mesleğe yönelmeyen 10-18 yaş arası gençler, katma değer üretmek yerine vakitlerini kafelerde geçirmek, zararlı alışkanlıklara yönelmek ve sokaklarda gezinmekle meşguldür. Böyle olunca, sanayi esnafımız çalışacak eleman aramaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bu sorunu çözmek için uzun süredir çalıştığını biliyorum. Ancak, bir ucu da siyasete dayanan kemikleşmiş yapıyı değiştirmekte zorlanıyor. Alınan tedbirler ve yapılan değişiklikler henüz istenilen seviyeye ulaşamadı.

Teşhis belli, tedavi belli. Şimdi müdahalenin kararlılıkla ve hızla uygulanması zamanıdır. Aksi takdirde, büyük çoğunluğu vasıfsız, niteliksiz, yeteneksiz ve yetersiz bir nesil ülkemizin en büyük sorunu olacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Emin Parlaktürk Arşivi