Kızıl Arap Baharı

Kızıl Arap Baharı

 

 

Ortadoğuda kanlı bahar,  önce kızılaboyadı caddeleri, sokakları, sonra katran kustu mevsimler,  kara bahar oldu şimdi.

 

Kararan istikballerin baharı olur mu hiç!

 

Bahar gelince neşe dolar ya her yer, hanikuşlar öter cıvıl cıvıl… İnsanlar sabahın ılık esintisini çekerler ya içlerine,çocuklar koşarlar oradan oraya gülücük dağıtarak dört bir yana…

 

Bu kez öyle gelmiyor bahar… Ağzında ateşten hançerle gelen bir ejderha sanki, kanla beslenen. Çocukların yüzlerindeki gülücüklerisöndürüveren bir tayfun, mutlukuşları ve insanları toz zerrelerine dönüştüren bir kasırga sanki… Sözlerin, kelimelerin aciz kaldığı bir sihir, üstesindengelemediğimiz alfabelerce sıralanmış bir dizi plan… Vicdansızlığın uygulanış yeri, azgınlığın diğer adı bahar.

 

Baharıngelişi kokusundan belli olur. Cennet rayihaları kokar her yer… Renk renkgüller, nergisler, yedi verenler şenlendirir rakslarıyla. Her bir gül Rasulühatırlatır, kokusu onun kokusunu, duruşu onun duruşunu.

 

Baharın gelişi kokusundan belli olur dedikya!

 

Ölüm kokmaz yani bahar. Kan kokmaz! Bastırıyorsa karanlığınkokusu gül kokusunu, Allah’ın ipine sıkıca sarılmadık demektir. Eğer Mısır’dazulümden mayın döşemişlerse geleceğe, Suriye’de bebekleri katletmişlerse anakucağında, ağzının kenarında sarin gazı akıyorsa bir çocuğun, eğer bütünbunları dert edemiyorsa bir Müslüman, Allah’ın boyasıyla boyanmıyoruz demektir.

 

Çatısı uçtu Suriye’nin zamansız esenfırtınadan. Bebekler altında kaldı duvarlarının, beton kefenledi can çekişerekölen çocuğu… Mezar oldu tarih, uykuda ölüme yakalanan ana kuzularına. Uykudageldi ölüm. Bir gün bir bomba düştü bir çocuğun minicik avuçlarına, bir günkoptu bir çocuğun bir bacağı ve bir gün imha etti tüm insanlığı, o bebeğin minicik kalbinde kitle imha silahları.

 

İnsanlık imha oldu!

 

Baharın eli kana bulandı.

 

“Ey insanlar neredesiniz?” diyen sessizçığlıklarını duymuyorlardı nasıl olsa, solgun dudaklarının kenarında kan donançocukların.

 

İnsanlığın,ölen insanlıklarından arta kalan tarafları; ilgilenirken dünyalıklarla, pir-i faniliği sindiremeyip içine, dünyayı dar ettiler sevgi çiçeklerine,dar gelen dünyaya sığmayan ehl-idünya. Ve bebekler, ve çocuklar, ve kadınlar, ve ümmet…

 

Bi’dünya mermi arasından sıyrılıpterk-i diyar eylediler bu dünyadan.

 

Biz mevsimlere sığdıramadık dünyayı… Kansüzülen yapay çiçeklerden meyveolmayacağını biliyorsak zamanı geldiğinde, kardelenlerinaçtığı kışı yeğlemek kaderimiz olabilirdi. Belki bir umut verirdi bize safbeyazlığın ötelerinden, bir göz kırpardı geleceğe. Büyük dağların önünekoyduğumuz kibrit çöpünü abartmasaydık, kardelenlerdenbir bahçe kurabilirdik. Aldırmazdık o zaman bağrımıza gelecek tipi vefırtınalara… Kendi mevsimimizi tanısaydık ve alışsaydık nesiller boyu; şimdiseher vakti kaybetmezdik onca yavruyu, onca canı, Ümmet-i Muhammedi!!! 

 

  RABİAKISAALİOĞLU

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi