Nasıl insan?

Zerdüst, Zarvanizme yani kaderciliğe inanmazdı. Derdi ki,” iyi veya kötü, dolayısıyla günah veya sevap, doğuşunda genlerine kodludur.” Dolayısıyla kendin tercih edersin.

 

Aslında iyi olmak veya kötü olmak elimizdeki bir gerçekliktir ve seçimi biz yaparız. Mesela, Ahmet’e karşı kötülük yapmayı düşlediysem, aslında almak isteğim bir intikamın, gidermek istediğin bir öfkenin veya kötü bir şeyin hıncındandır. Oysa kirlenme ilk böyle başlar. Yaptığın kötülükte kendini haklı görüyorsan acısı daha derindir. Affetmeyi unutturur. Katılaştırarak, eğilmeyi ve hoşluğu uzak tutar. O an şeytanın işbirlikçisi, kötünün avukatı ve safındasındır. Bu sebepten olsa gerek Zerdüşt kendini öldüren katile dönerek: “ben seni affediyorum umarım Huda’da seni af eder,” der ve ölür.

 

Aceba, insan kötü olmayı düşlerken güçlü mü olur?

Belki evet.

Belki hayır.

Ya ben veya siz, ne kadar kötüden ayırt yaşayabiliyoruz. Yüreğimizi huşu içinde, pak ve ak bırakabiliyoruz. Mümkün müdür, bu denli arınık ve temiz yaşamak?

Peygamberimiz dahi, yeri geldiğinde, “bende insanım” derken, hangi özelliğe deyinmiştir. İnsan eksik olduğunu mu. Hatalarla donanık olduğunu mu? Havva’nın sözüne inanan, Adem’in hatasının devam ettiği gerçeğini mi? Bu hatalar bizim cennetten (uhrevi), dünyevi bir aleme açılmamıza neden olmuştu değil mi? Zaten burada o hatalardan ne denli arınırsak cennete, ne kadar çok yaparsak cehenneme gideceğimizi biliyoruz.  Birde eşitlenirse, araf denilen sonsuzlukta asılı kalmakta var tabi. Biz bunları bilerek mi iyiye dönük yaşıyoruz?

 

 Her edimimiz iyiye ve güzelliğe yönelik mi? Ya sözlerimiz? Çoğu zaman öyle olmalı değil mi? Kirlenmeden kalabilmek. Yine o deyime geldik. Olmak veya olmamak. Bir çocuk doktor olabilir veya mühendis, hatta çok ünlü bilim adamı daha adını ne koyarsanız. Peki iyi insan olabilir mi? Nagazaki veya Hiroşima, birazda Einstein’ın eseri değil midir?

 Yoksa bilim adamları hata yapar da, az dindar oldukları için mi? Dünyanın en iyi insanı en dindar olan mıdır? Düz Aristo mantığıyla, dindarların tümü veya çoğu: iyi, inanmayan: kötü mü? Peki öyleyse,tüm dünyada istisnasız hapishanede bulunan suçluların büyükçe bölümü neden inançlı insanlar? Evet iyi veya kötü insan. Külli (ilahi-tanrısal) irade, cüz’i (kul-insan) iradesi.

 

Öyleyse, iradi eğitim şart değil mi?

‘Şart’ diyorsak neden felsefe ve mantık dersleri bu denli biçildi.

Düşünemeyen, sorgulamayan, kendini gerçekleştiremeyen insan figürleri orataya çıktı. Sanata, müziğe, şiire, edebiyata yabancı insanlarla, varılmak istenen ne?

Sabah programlarının birindeki “Seda Sayan, kuşum Aydın,” öte yandan “saadet ve irfan” programları. Biriyle öteki yıkanıp arındırılıyor mu? On boyutlu programlardaki ermiş kimliklerle, yaşlı hasbıhal kimliklerle, ego sıkıntısından kaynaklı yanlışlıklar yapan, “sözüm ona kötü insanlara” iyilik mi öğretiliyor. Sorun yine gelip, nasıl insan yetiştirmek istediğimize, dayanıyor. Sahi kuzum bu sistemin ana profilde yetiştirmek istediğin insan tipolojisini hayal eden var mı veya bana anlatacak.

İyi insan mı yetiştiriyoruz, kötü insan mı?

Nasıl bir insan?

Gerçekten Human, yani insan merkezli insan mı yetiştiriyoruz, yoksa yabancılaşmış insan mı? Ben işin içinden çıkamadım. Bilen varsa beri gelip anlatsın.

İyi mi, kötü mü, nasıl?

Kendini gerçekleştiren mi, yoksa kıyıda savrulmaya hazır: bir gün Avrupa Birlikçi, ertesi gün tam tersi, olan insan mı? Nasıl insan?

Bu yazı toplam 1293 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar