Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Ramazan-ı Şerif ve Kur’an-ı Kerim

     Kuran-ı Kerim Cenab-ı Allah (c.c.) tarafından Cebrail (a.s.) aracılığı ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ilk olarak Ramazan ayı içerisinde bulunan Kadir gecesinde vahye dilmiştir. İlk vahiy Ramazan ay’ı içerisinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e gönderildiği için, Ramazan ayına Kuran ay’ı diyebiliriz. Kur’an-ı Kerim’i, Ramazan ayında da en iyi şekilde okuyup, anlayıp yaşamak için çaba göstermeliyiz. Bu güzel özelliğimizi bütün zaman dilimlerinde devam ettirerek Kur’an-ı Kerimle olan irtibatımıza devamlılık kazandırmalıyız. Kur’an ay’ı olan Ramazana-ı Şerifte Kur’an-ı Kerim ile olan irtibatımızı artırmalı ve en zirveye çıkarmalıyız.

    Kur’an-ı Kerim’in Mü’minlere şifa olmasına karşılık, Kâfirlerin hüsranını artması, Kâfirler’in Kur’andan uzak durması, kendisi ile Kur’an arasına mesafe koyup, düşmanlık yapmaları sebebiyledir. O’nun içindir ki, biz Mü’minler Kur’an-ı Kerîm ile olan irtibatımızı her daim sürdürüp artırmalıyız. Kur’an- Kerîm ile irtibatımızı artırdığımız zaman gönüllerimiz huzur bulur, bedenimiz her türlü sıkıntılardan kurtulup şifa bulur ve davranışlarımız güzelleşir ve  güzel ahlâk sahibi oluruz. Dünya ve ahiret kurtuluşunun reçetesi Kur’an ve Sünnet’e uygun bir hayat yaşamaktır.

     Âyet-i Kerimelerde: “Sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, Size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Hadîd Sûresi âyet: 9).

“Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.”  ( İsrâ Sûresi âyet:82)  Mü’min, Kur’an’dan feyz almasını bildiği, bu maksatla okuduğu, dinlediği ve hükümlerini yaşadığı için, Kur’an âyetleri kendisine şifa ve rahmet vesîlesidir. Buna karşılık, hastanın ilaçtan yararlanmak istemeyişi onun hastalığını artırdığı gibi, zalimin Kur’an’dan uzak durması da onun hüsranını artırır.

“Şüphesizki bu Kur’an en doğru yola iletir ; iyi davranışlarda bulunan Mü’minlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” ( İsrâ Sûresi âyet: 9) buyrulmuştur.

     Müslümanlar Kuran-ı Kerim'i okumak, an­lamak ve yaşamakla emrolunmuşlardır. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kuran-ı Kerîm ’e karşı Müminin ilk vazifesi; O'nu sık sık okumak, okuduğu âyetleri anlamaya çalışıp emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmak olmalıdır. Kuran'ın ilk emri ‘Oku’ iken şüphe­siz Kuran'ı okuyamama diye bir mazeret olamaz. Her Müslüman Kuran'ı Kerîm’i okumayı ken­disi bilmeli ayrıca aile fertlerine ve öğre­tebileceği kimselere öğretmelidir.

     Peygam­berimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Hadis-i Şerifle­rinde şöyle buyurmuşlardır: "Sizin en hayırlınız, Kuran'-ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir" "Her kim Kuran'dan bir harf okursa ona bir sevap vardır. Her bir sevap ise on katı ile mükâfatlandırılacaktır". "Kıyamet gününde, Kur’an, Allah'ın huzurunda kendisini okuyan ve yaşayan kişi için Allah (c.c..)'a niyaz eder; “Ya Rabbi! Ondan razı ol der. Allah (c.c.)'da o kişiden hoşnut olur".

     Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kurandan da özlenen faydalar sağlanamayacaktır. Kur’an ayında, yeniden özlenen şekliyle Kur’an’la buluşalım. Ramazanda Kuran-ı Kerim tilaveti, hatimler doruk noktaya çıkmakta, ibadetlerimiz artmakta, yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örnekleri sergilenmektedir. Bu özelliklerimizin her zaman aynı anlayışta devamını sağlamalıyız. Kuran-ı Kerim’in doğduğu ay olan Ramazan-ı Şerifte tuttuğumuz oruç, ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılması halidir. Oruçla ruh doyurulur, beden terbiye edilir. Yeme, içme, şehevi istek ve arzuların etki alanından kurtularak arzu edilen Manevi güzelliklere oruç ile ulaşmaktayız.

     Ramazan-ı şerifi, Kur’an ay’ı olarak bilip, hayatımızı Kur’an ile yeniden inşa etmeliyiz. Kur’an’ı Okumalı, anlamalı, tercüme, meal, tefsirinden öğrenmeli ve bu öğrendiklerimizi de hayatımıza hakim kılmalıyız. Bu özelliklere sahip olursak, arzu edilen İman’a ulaşırız.Ramazan-ı Şerifi özü itibariyle kavramalıyız. Allah (c.c.)’ dan gelen ilahi mesajı iyi anlamalı ve o ilahi mesaja uygun yaşamalıyız. Bu ilahi mesajda insanoğlunun iki cihanda kurtuluşa ermesine vesile olacak emir ve yasaklar bulunmaktadır. İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir. Nasıl ki bedenin yaşaması için yemeye, içmeye v.b. ihtiyacı varsa, bunun gibi ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası da tam anlamıyla Allah (c.c.)’ın Rızasına uygun işler yapıp, yasakladığı fiillerden uzak durmakla mümkündür. Bu mübarek ramazan ayında ruhumuzu da manevi olarak arzulanan şekilde besleyelim. Bedenimizi imsak ve iftar arasında yeme, içme, şehevi istek ve arzularımızdan uzak tutarak arındıralım. Bu nimetlerin ne kadar önemli olduğunu anlayıp, şükretmeye devam edelim. Oruç; sabrı, dayanıklılığı, başkalarını düşünmeyi, nimetlerin önemini, yardımlaşmayı (zekat, sadaka, fitre, infak) v.b. birçok hususu yeniden hatırlatmakta ve gündemimize getirmektedir.

     Ruhumuzun, bedenimizin, her türlü kirlilikten, arınarak, gerçek anlamda yanıp, arınmayı bu Ramazan ayında başarmak için Kur’an’la gerçek anlamda buluşalım. İbadet ve taâtlarımızla kulluk görevimizi en iyi şekilde yapalım. Güzel ahlâk sahibi Müslümanlar olarak her iki cihanda da kurtuluşa erenlerden olalım. Oruç tutan sıhhat bulur. Oruçlarımızla bedenlerimizi günah kirlerinden arındırıp ruhumuzu manevi anlamda doyurup huzur ve mutluluğa erişmemizi Allah (c.c.) ’tan niyaz eder, dualarınızda hatırlanmak dileği ile sıhhat ve afiyetler dilerim. 

Bu yazı toplam 2217 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.