Töre
Bu günde Töre’nin oluşumu ve gelişmesiyle sosyal hayattaki yerinin incelenmisini ve gereğinin yapılmasıyla yaptırılması için sunuyorum.
Bütün bozkırlarda belki binlerce seneden beri yaşayan bir Töre vardır.
Büyük Türk hükümdarlarının bizatihi kendileri, halkın sosyal yapısında yaşayan bu Töre’lere tâbî olmuştur/olmuşlar.
Türk beyleri, devlet ve milletleri eskiden beri müteamil olan Töre’ye tâbi kaldıkça, Türk cemiyetinin hayatı tam yolunda ve normal olarak cereyan ediyor demektir; hükümdardan istenen de ancak bu törenin geçerliliğini temin etmektir.
Töre üç kaynaktan oluşur.
Bunlar halk, kurultay ve handır.
Yani bir kısım töre doğrudan doğruya halk içerisinde oluşur.
Bunlar gelenek şeklinde nesilden nesle intikal eder.
İkincisi beylerin, kurultayda aldıkları kararlardır.
Üçüncüsü ise bizatihi Hanın teşebbüsleri ile gelişir.
Töre nesilden nesle intikal ederken, Hakanlar ve Beyler bunlara kendilerinden bazı şeyler ilâve etmişlerdir.
Her büyük tarihî olaydan ve yeni bir sülâle tahta geçtikten sonra Töre, kurultaylarda gözden geçirilmiş ve bazı hükümlerin münakaşası yapılmıştır.
Ancak buradan Hanın tek başına istediği Töre’yi koyma selâhiyetinin olduğunu düşünmek hatalı olur.
Nitekim Bilge Kağanın Budizmin kabûlünü istemesine rağmen isteği reddedilmiştir.
İslâmla müşerref olmayı müteakip, Töre-din çatışması bazı noktalarda görüldü ise de, Hanlar ve Beyler, aile ve askerlik işlerinde XV. asra kadar Töre’yi tatbikten(uygulamaktan) vazgeçmediler.
Uluğ Bey gibi islâm bilgini olan bir hükümdarın “birçok işlerde yasa, türeye ihtiyacımız vardır.” demesinin sebebi de budur.
Selçuklu ve Osmanlılar, dedelerinden kalma teamüllere “Oğuz Töresi” derlerdi.
Ancak Töre, yalnız Oğuzların teamüllerinden ibaret değildir.
Bütün Türklük âlemi için geçerlidir.
Töre günümüzde de yaşamaktadır.
Nitekim Yörük ve Türkmen oymaklarında yapılan araştırmalarda, Töre kelimesinin kullanıldığı tesbit edilmiştir.
Görüşülenlerin hemen hepsi kavramı El âdeti, Türkmen töresi olarak dile getirmişlerdir.
SOSYAL HAYATTA TÖRE’NİN YERİ VE ÖNEMİ
Orhun âbidelerinde, birçok yerde Töre ve öneminden” Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk Töre’sini bırakmış milleti, ecdadımın Töre’since oluşturup, yetiştirmiş.
İli tutup Töre’yi düzenlemiş.
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış.
İnsanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş.
Oturarak Türk milletinin ilini, Töre’sini tutuvermiş, düzenleyivermiş.
Babam kağan öylece ili, Töre’yi kazanıp, uçup gitmiş.”diye bahsedilmektedir.
Bir başka Töre ile ilgili tembihte”Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, Töre’ni kim bozabilecekti?
Töre’yi kazanıp, küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti.”denilirken, Yine törenin önemini ifade etmesi bakımından Divanü Lûgatit-Türkde geçen ifadeler oldukça dikkate değerdir.
DEVLET GİTSE DAHİ TÖRE BAKİDİR!!!
Nitekim bu ifadelerden birinde devlet gitse dahi törenin bakî olduğu vurgulanmaktadır.
Buna göre vilâyet (devlet) terkedilir ama Töre terkedilemez: “El kaldı törü kalmas.”
Bahaeddin Ögel, Töre’nin devlet ve halk töresi olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmektedir.
Çıkış noktası olarak da büyük oğlanla küçük oğlanın devlet ve millet hayatında ayrı yerlerinin olmasını almaktadır.
Bu çerçevede eski Türk töresine göre, babanın tahtına daima büyük oğul çıkardı.
Hâlbuki halk töresine göre küçük oğul önemlidir.
Çünkü küçük oğlan, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam ettiren çocuktu.
Ancak buradan iki törenin birbiri ile çatıştığı sonucu çıkmamalıdır.
Zira devlet hayatı için tecrübe, dirayet ve bilgi önemlidir.
Bu vasıfları da en iyi taşıyan olarak büyük oğlan görülmektedir.
Ayrıca küçüklerin büyüğe riayet etmeleri daha kolaydır.
Ancak aile ocağının devamı meselesinde vazife tabiî olarak küçüğe düşmektedir.
Büyüklerin sıra ile kendi ailelerini kurarak baba ocağından ayrılmalarıyla, en sona küçük oğlan kalmaktadır.
Bununla birlikte, devlet hayatında büyük oğlandan yana bir Töre’nin bulunmasına rağmen, Türk tarihinde liyakat da önemli bir faktör olarak yer aldığından, tahta küçük oğlanların geçtiği de görülmektedir.
Töre’nin kendisini gösterdiği önemli müesseselerden biri de ordudur.
Halk ile ordunun bütünleşmiş olduğu Türklerde, konar-göçer hayat tarzı halkı her zaman dinamik olmaya zorlamış, böylece güçlü bir ordunun sürekli olarak hazır bulundurulması elzem olmuştur.
İşte Kara-Han Oğlu Alman-Bet destanında, Alman-Bet babasına İslâmiyete girmesini teklif eder.
Ancak babası reddedince, buralardan gideceğini söyler.
Bunun üzerine babası il ve yurdunu toparlar ve oğluna hitaben şöyle der” Gel, gitme ayrılma! Bu Geyik Kayasından!,Töremizle büyüdün, yuğruldun mayasından! ,Atamın yuvasından, Keçiler kayasından, Gel gitme, ayrılma! Ananın yuvasından! “der.
Yine Çinliler Mete’den karısını isteyince, devlet ileri gelenleri bu duruma karşı çıkarken Töre’ye vurgu yaparak Mete Han’a şöyle derler.” Bu Tung-hular, töre diye bir şey tanımıyorlar! Bu defa da Hatunumuzu istiyorlar! Biz onlara derhal hücum ederek, hepsini ortadan kaldırmağı teklif ediyoruz!
Töre müessesinin önemi sadece Töre’ye gösterilen saygı ve itaatten ibaret değildir.
Aynı zamanda Türk devletlerinde Töre’yi bilenlere karşı gösterilen derin saygı da önemin bir göstergesidir.
Eksik bilgi duvar için gerekil olan tuğlanın eksikliği gibidir.
Eksik tuğla nedeniyle nasılki duvarda bir gediklik açıklık kalacağı gibi, eksik bilgide yapılacak şeyde açık gedik kalmasına sebep olacağından bu gediğin olmaması için Mevla’mız izin verirse birlikte 16 Şubat Cumartesi günü “Sosyal bütünleşme ve Töre”yi birlikte öğrenerek konumuzu hitama erdirceğiz.
Takibi dileğiyle.
Cuma’nız Mübarek Olsun.
Rabbim Yar ve Yardımcımız Olsun.
Devamı 16 Şubat Cumartesi’ye
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.