Eskil’de 2 genç ölümü ve algı!
Geçtiğimiz hafta Eskil’de üzücü olaylar peş peşe yaşandı.
İki canımızı hayatının baharında kara toprağa verdik.
Seyit Talaşlı Konya’da intihar ederek yaşamına son verdi.
Diğer gencimiz Fırat Sarısakal ise Gölbez Yaylası’nda aracıyla kaza yaparak hayatının baharında yaşama gözlerini kapadı.
Seyit 42, Fırat ise 30 yaşındaydı.
Geçen yıl eşini de kanserde kaybeden Seyit’in 4 çocuğu öksüz ve yetim bir halde kaldı.
Fırat’ın ise birisi engelli, 3 çocuğu gözü yaşlı bir şekilde babasız kaldı.
Seyit’in ailesinin maddi durumu ortadaydı, bir de babasının kanser hastası olması ve Seyit’in intiharından 3 gün sonra yaşama veda etmesi üzücü bir unsurdu.
Fırat’ın maddi durumu da aynı, ancak ilginçtir ne arkada kalan eşi ne de çocukları iki kelimelik bir değer bile bulmadı toplumda.
Çünkü bir kez daha gördük ki, olaylara bakış açımızdan ne kadar kalıplaşmış bir toplum haline geldiğimizi somut bir şekilde gördük.
Çünkü Fırat’la ilgili algı kesindi.
Konya’ya gitti alem yaptı, sarhoş bir şekilde gelirken kazayı yaptı ve öldü.
Seyit ise maddi imkansızlıklardan ve babasının kanser hastalığından daha fazla ayakta duramadı ve ölmüştü.
Şimdi burada Seyit’e sonsuz saygılarımı iletiyorum, biz Allah’ın bize bahşettiği kodlar çerçevesinde ölenin arkasından üzülen, ağlayan, dua eden ve her zorlukta ona sığınan aciz kullarız;
Burada Seyit evlatlarına kuru ekmek yedirse bile onların başını okşasa, onlara sarılsaydı o çocuklara verilecek en büyük ödüldü.
Öte yandan Fırat eğer o gece içtiyse doğru bir şey mi?
Hayır…
İmtihan dünyasında her türlü zorluğa göğüs gerip, sabredenlerden ol! Diyen dinimizde intihar da yine aynı şekilde cevaz verilmemekte.
Burada da aciz kullar olarak Seyit’imize üzülüyor ve dua ediyoruz.
Ancak biz toplum olarak araştırmadan, sorgulamadan her olayın üstüne sazanvari atlıyoruz ve merak ediyorum. Bu toplum nereye gidiyor?
Ben açık yazayım bir intihar vakasının bu şekilde kahramanlaştırılması neticesinde Allah’ın kesin olarak yasakladığı bir vakayı teşvik eder hale geliyoruz sanki.
Eskil’de iş var mı? Evet var ki artık tarlada, tapanda çalışacak Türk bulamayan ağalar Afganlı ve Suriyeliyi gözlerine sürme gibi çekiyor. İkincisi Seyit intihar ederken bildiğim kadar ne maddi imkansızlıklara ilişkin bir not bırakıyor ne de bununla ilgili bir arkadaşına bilgi veriyor.
Eşini kısa süre önce kaybetmiş, babası hasta olan birisi intihar ettiyse sebebi belli: Maddiyatsızlık.
Peki maddi durumu iyi olanlar; iş adamları, sanatçılar, sporcular, siyasetçiler intihar etmiyor mu?
Burada Seyit'in intihar nedenini bilemem belki onu ölüme götüren neden maddiyatsızlıktan daha da öte bir şeydi.
İntihar için bazen bir anlık cinnet getirme yetmiyor mu?
Biz sebebini bile bilmediğimiz bir intihar meselesini taa Meclis’te siyasi malzeme gelecek hale getirir ve büyütürsek Allah korusun bir anda intihar etmeyi aklında geçiren kişileri teşvik etmez miyiz?
İki olayda da işi algıyla yürütüyoruz, birisi gecenin o saatinde öldüyse sarhoştur, diğeri intihar ettiyse, ekonomik sıkıntıdandır.
Oysa Fırat Sarısakal’ın yakınlarının ifadesine göre, Fırat o akşam annesini Konya’dan hastaneden Eskil’e getiriyor, oradan akşam ava gidiyor. Gece 00.00 gibi yeğeni sabah erkenden işte olması gerektiğini ifade ediyor ve Fırat’a ısrar ediyor “Beni Konya’ya götür” diye. Fırat’ta ehliyeti olmadığı için yanına İsa Gün’ü alıyor ve Konya’ya yeğenini bırakıp, 01.15’te hareket ediyor ve 02.30 gibi de kaza oluyor (Yakınlarının ifadesi bu şekilde).
Fırat içti, içmedi orasını Allah bilir.
Seyit’imizi ve Fırat’ımızı yüreğimize gömerken, buradan bir kez daha görüldü ki, toplum olarak olaya bakış açımızı artık bir olgu haline gelmiş, hep bir pencereden ve herkesin gördüğü de aynı!
Bize düşen ise burada ilçe halkı olarak iki babadan geriye kalan 7 yavruya, eş ve annelere sadece bugün için değil, mutad bir şekilde destek olmak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.