Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Evlenilecek kadının vasıfları 2

  Kocasının gözünü ha­ramdan uzaklaştırır. Böyle bir kadın elâ gözlü, cennet hurilerinin misâ­lidir. Çünkü Cenâb-ı Hak (c.c.) Cennet kadınlarını bu sıfat ile tavsif ederek şöyle buyurmuştur: “Cennetin içlerinde iyi huylu, çok güzel kadınlar vardır...”[8] Cenâb-ı Hak bu âyet-i celîledeki “hayrat” kelimesinden güzel ahlâklıları kast etmiştir. Başka âyet-i kerimede Cennet kadınları şöyle anlatılır: “O Cennetlerde gözlerini efendilerinden başkasına çevirmeyen hanım­lar vardır...[9] “Doğrusu biz, onları (hurileri) defteri sağdan verilenler için yepyeni yarattık. Onları bâkireler, (efendilerine düşkün) hep aynı yaşta (kalan) sevgililer yaptık.” [10] Bu âyetlerde verilen mesaj, efendisine âşık olan ve kocasını cinsel duy­gulara sevk eden cilvelî kadın demektir. Böyle bir kadının verilmesiyle Cen­nettekilerin lezzetleri tamamlanır. Bu husus ancak sorumluluk duygusu taşıyan dindar, Saliha kadınlarda bulunur. Buradaki mesajlar sadece kadınlarda aranan özellikler değildir, kadınında erkekte araması gereken husustur. Çünkü Peygamber efendimiz: Halasının kızını, kendi oğulluğu olan ve simaca dengi de olmayan birisine vermişti, yalnız bu çok sürmedi Efendimizin oğulluğu bu hanım benden daha marifetli ve üstündür ya Resulallah, biz ayrılmak istiyoruz dediler ve ayrıldılar. Daha sonra Efendimizle evlenmesi Allah (cc) tarafından bildirilerek, evlatlık almanın da bu şekilde kalktığı ortaya çıkmış oldu.  

4. Dindar Olması

Eş seçiminde her iki taraf içinde önemli olan "dindarlık" olmalıdır. Çünkü evlilik ebedî hayat arkadaşlığıdır, sâdece bu kısacık dünya hayatıyla sınırlı bir beraberlik değildir. Evliliğe bu sonsuzluk manasını kazandıran sır îmandır. Bu hususta Resûlüllah (a.s.) buyurdular ki: “…Kadınlarla diyaneti (dindarlığı) esas alarak evlenin…” [11]

Nefsinin ve namusunun korun­ması hususunda kadın dinî zafiyeti varsa halk arasında kocasını rezil edip yüzünü karartır. Bu hareketinden dolayı kocasının kalbi karışır, hayatı karmakarışık bir hâle gelir. Böyle bir durum karşısında ka­lan koca, kıskançlıkta aşırıya gidebilir. Bu da beraberinde daimî bir şüphe ve huzursuzluk getirir, aile felakete sürüklenir.

Şâyet olanları hoş görür de düzeltme yolunu tercih etmezse o vakit dînini koruyamamış, namusunu da kıskanmamış olur.

Eğer kadın kötü ahlakıyla beraber güzelse, o zaman ondan gelecek felâket daha da şid­detli olur. Çünkü kocası, kötü ahlâklarına göz yummayacağı gibi, kendisinden ayrılmaya da (güzel olduğu için) tâhammül gösteremez. Bu husus Ebû Dâvud ve Nesaî’nin rivâyetinde geçen bir haberde: “Adamın birisi Allah Resûlüne geldi ve dedi ki: Ey Allah’ın Resûlü! Benim bir hanımım vardır. Uzâtanın elini geri çevirmez. Bu durumda ne yapmalıyım? Resûlüllah: “Boşa ve tatlik et” buyurduğunda, adam; ama ben onu çok seviyorum; çünkü o güzeldir dediğinde; Resûlüllah: O hâlde boşama, yanında dursun.”[12] buyurdu. Allah Resûlü (s.a.v.) bu adama hanımını boşamamasını şu hik­metten dolayı emir buyurmuştur: Çünkü bu kişi, kalben sevdiği bu hanımı boşadığı takdirde, bu sefer kendisi arkasına düşüp zina felâketi­ne sebep olabilir. Kadın zani olduğu gibi adam da zani olacaktır. Binâenaleyh kadınla beraber durup sıkıntı çekmesini, onu boşadıktan sonra harama düşmesinden daha hayırlı görmüştür.

Eğer kadın, kocasının malını telef etmek sûretiyle veya başka bir şekilde dinî zayıflığa sâhipse bu durumda yine kocasının huzuru bozulur. Eğer koca, kadının bu durumuna göz yumar ve ses çıkarmazsa ken­disi de kadının işlediği günaha ortak olur ki, Cenâb-ı Hakk’ın “Nefsinizi ve ehlinizi ateşten koruyunuz.”[13] ayetinin hükm-i celîline ters düşer. Eğer bu durumunu inkâr edip onunla mücâdele ederse hayatı boyunca rahat yüzü görmeyecektir. İşte bu sırra binâen Allah Resûlü (s.a.v.) tekrar tekrar dindar bir kadınla evlenmeyi teşvik etmiştir.

Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kadın; malı, soyu-sopu, güzelliği veya dindarlığı için tercih edi­lir. Şimdi sen dindar olanı tercih et, ellerin toz ve toprak olasıca.”[14]  Yâni mütedeyyin ve sâliha olan kadınla evlen. Yoksa toz ve toprak gibi hor ve hakîr olursun. Çünkü dindar olmayan kadından diğer hususlar­da da lâubaliliğin ortaya çıkması muhtemeldir.

Başka bir hadîs-i şerîfte, “Herhangi bir kimse, kadını malı veya güzelliği için nikâh eder­se kadının hem güzelliğinden, hem de malından mahrum olur. Oysa kadını sâdece dindarlığından dolayı nikâh edene Cenâb-ı Hak hem kadının malını ve hem de güzelliğini ih­san eder.[15] buyurulmuştur.

Allah Resûlü’nün bu hadislerinde dindar kadınlarla evlenmeyi ısrarla teşvik etmesinin hikmeti şudur: Dindar olan kadın, efendisine, din hususunda yardımcı olur. Eğer kadın dindar değilse ko­casını dinî yaşayıştan geri bırakır ve hayatını alt üst eder.

 Yine Câbir (r.a.) den, Resûlüllah Efendimiz (s.a.v) kadında aranması gereken özellikleri şöyle bildiriyor: “Kadınlarla dört haslet için evlenilir:

a)   Malı için,

b)   Asâleti için,

c)   Güzelliği için,

d)   Dini için. “Sen dindar olanını tercih et ki, mesut olasın”[16]  

Huzurlu bir aile hayatı, Allah’ın bir nimeti ve ihsanıdır. Kişinin maddî ve mânevî hayatının huzurlu devam etmesi, evinin bir saadet yuvası hâline gelmesiyle mümkündür.

Ailenin oluşumunda iki temelden biri olan kadın, kurulan yuvayı bir huzur kaynağı hâline getirebileceği gibi, sıkıntı ve meşakkat yuvasına da dönüştürebilir. İşte bu mukaddes yuvayı bir Cennet bahçesine çeviren saliha kadını Efendimiz şöyle bildiriyor: “Dünya bir faydalanma yeridir, dünyanın en hayırlı nimeti saliha kadındır. (kadın içinde Salih erkektir)[17]

Sevban (r.a.)’dan; Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: Allah şu dört hasleti kimde toplarsa  ona mutlaka dünya ve âhiret mutluluğunu ihsan etmiştir:

a.   Şükreden bir kalp,

b.   Zikreden bir dil,

c.   Ona yeten bir mesken (ev),

d.   Saliha bir hanım,[18]

[8]     Rahmân Sûresi, 55/ 70.

[9]        Rahmân Sûresi, 55/  56.

[10]    Vâkıa Sûresi, 56/ 35-36-37-38.

[11]    K. SitteTerc ve Şerhi.C. 17, Sh, 190. H, No: 583

[12]      Ebû Dâvud ve Nesaî. Mu’cemul Evsat Teberani, C. 14, Sh. 1745 H. No: 5246

[13]      Tahrim Sûresi, 66/ 6.

[14]      BuhârîTerc ve Şerhi. C,11. S. 5183 H, 28. Müslim, , İbni Mâce, Darimi C. 5 Sh. 10

[15]    Taberânî. C. 8, Sh. 388 H. No: 2432

[16]    Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Davut, Nesei, İbni Mâce, Darimi C. 5 Sh. 10

[17]      Müslim, Rıda: 64. (Abdullah İbni Amr İbni Âs (r.a))

[18]      K. SitteTerc ve Şerhi.C, 17. S, 189. H. No: 581

Bu yazı toplam 2666 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.