Gül Bahçesinden Dergaha 1
Büyük tefekkür ehlinin önünde saygıyla eğilen Sultan Alaeddin,
- Efendim, dedi asasının ucunu öperek, düşmanlarımız bizi tehdit ediyorlar, nurunuz ve dualarınızla yolumuzu aydınlatmanıza ihtiyacımız var.
Biraz yürümeye karar verirler ve hiç konuşmadan surlar boyunca yollarına devam ederlerken Sultan-ul Ulema şehrin korunması için dualar okudu.
Bu yürüyüş onları farkında olmadan Sultan’ın Gül Bahçesi’ne kadar getirdi. Burası, her renkten gülfidanının bulunduğu göz alabildiğine büyük bir çimenlikti. Hanım ellerinin sarktığı kemerlerin altından geçtiler. İnanılmaz güzellikteki güllerin kokusu havayı sarmıştı. Sultan-ul Ulema duraklayarak Sultan Alaeddin’e döndü, Gül Bahçesi’ni işaret ederek:
- Mezarımızın burada olmasını isterim, ailemin ve benden sonra gelecek yakınlarımın da, dedi. Sultan Alaeddin, Şeyhimizin isteği buysa eğer, bundan sonra Gül Bahçesi sizindir, diyerek karşılık verdi.
Sultânu'l Ulema Bahauddin Veled, 1231 yılında vefat eder. Vasiyetine uyularak, sur önündeki Gül Bahçesi’ne gömülür. Bu günkü Mevlâna Ma'muresi'nin ilk yapısını teşkil eden bu mütevazi kabir, ilk günden itibaren sevenleri tarafından ziyaret edilmeye başlanır.
Dönemin ünlü veziri Muinüddin Pervâne önderliğinde bir heyet, babasının yerine posta geçirilen Mevlâna'ya gelerek, babasının kabri üzerine, ona yakışan bir türbe yapmak için izin isterler. Mevlâna türbe yapımına, "Madem ki senin yapacağın kubbe, feleklerin kubbesinden daha güzel olmayacaktır; O Halde bırak da onun mezarı, bu gök kubbesi ile kalsın; bundan vazgeç." diyerek taraftar olmadığını gösterir.
17 Aralık 1273 tarihinde vefat eden Mevlâna, babasının başucuna hazırlanan kabre defnedilmiştir.
Vezir Muinüddin Pervane ve tanınmış kişilerden oluşan bir heyet bu defa onun postuna getirilen oğlu Sultan Veled'e gelerek Mevlâna'nın üzerine bir türbe yapmak istediklerini söylerler. Sultan Veled, sessiz kalır. Bu durumu onay verildi şeklinde yorumlayarak görkemli bir türbe inşa ederler. Bu, üzeri yıldız tonozla örtülü, eyvan tarzında tipik bir Selçuklu türbesidir. Doğu, Batı ve Güneyi kapalı, kuzeyi açık olan türbede cenaze mahzendedir. Üst kattaki Selçuklu ahşap sanatının muhteşem örneklerinden olan görkemli sanduka sembolizedir. Günümüzde sandukanın üzerini Sultan Abdülhamit Han tarafından yaptırılıp dergâha hediye edilen yeşil puşide örtmektedir.. Örtünün üzerinde bulunan ayet ve hadislerin harflerinin yazılmasında ise 32 kilo altın kullanılmıştır. Onun bu sandukası günümüzde babasının üzerindedir. Sultan Veled 1312 yılında vefat edince, babasının sağ yanına defnedilmiştir.
Mahzen bölümünün gövde ayakların, kemerlerin, yıldız tonozlu örtünün ve bunu örten içte kalmış kubbenin ilk yapıdan kalmış olduğu bilinmektedir. Bunlar hariç Bedreddin Tebrizi'nin yaptığı türbe günümüze kadar çok büyük değişiklikler yaşayarak gelebilmiştir. Kubbe-i Hadra (Yeşil Türbe), yeşil çinilerle kaplı dilimli ve külahlı gövdeli abidevi yapı, ilk türbenin üzerine Karamanoğlu Ali Bey tarafından 1396yılında yaptırılmıştır.
Dört fil ayağının üzerine oturtulan abidevi görünümlü Türbe, 25 m yükseklikte olup gövdesi dilimli üzeri yeşil çinilerle kaplı bir yapıdır. Sikkeli, hilalli, külah alemi, 2.72 m boyundadır ve altınsuyu ile kaplanmıştır.
Mevlana türbesi, günümüze kadar geçen süre içerisinde ailesinin, yakınlarının, dostlarının ve bağlılarının kabirleri ile donatılmıştır. Misafirlerin hizmetine sunulmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için de hücreler inşa edilmiştir. Yedi asır boyunca geçen sürede yaşanan bu imar ve ek bina faaliyetleri, yakın tarihte birçoğu yıktırılsa da (yıktırılan bu binalar ayrı bir yazı konusu olacaktır) günümüzdeki bu heybetli külliyeyi Mevlana Asitanesi’ni meydana getirmiştir.
Dergahın bölümlerini de bir sonraki yazımızda anlatalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.