İçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğini Sağlamak üzere 6331 sayılı yasa hazırlanmıştır. Bu yasanın amacı, işçi sağlığı ve güvenliğini düzenlemeler yaptırarak, önceden bilinebilen tedbirleri aldırarak iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilmesini sağlayarak can ve mal güvenliği oluşturmasıdır. Ülkemizde gerek iş kazaları gerekse işyerinde yapılan çalışma sırasında oluşan meslek hastalıkları, birçok insanın ölümüne sebebiyet verdiği gibi sakat kalmasına ve ya çalışamayacak duruma gelmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla, can kaybı yanında, iş gücü ve büyük milli servet kaybına, ocakların sönmesine neden olmaktadır. Yasa iyi uygulanarak arzulanan hedefleri gerçekleştirebilirse; ülke için oldukça faydalı olacaktır. Hükümet bu amaç yanında bu yasa ile kendisinin ulaşamadığı yetiştiremediği denetim yetkisini özel sektöre devretmekte ve bu görevin yapılması gerekli olan giderleri de iş sahiplerine yüklemektedir. Yasa iş sahiplerine yük getireceğinden ve piyasada henüz rekabet oluşmadığında, iş sahipleri fahiş fiyatlar ödeyerek bu İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerden faydalanmak zorunda kalacağından, iş sahiplerini sıkıntıya sokacağı da aşikârdır. Aksi halde, yani yeni yasanın getirdiği mükellefiyetleri yapmadığı veya yapamadığı takdirde büyük cezalar ödemek zorunda kalacaktır.
İşçi sağlığı ve işçi güvenliği yasası düzgün uygulanabildiği taktirde, iş piyasasındaki kazaları ve meslek hastalıklarını önleme fonksiyonu yanında, önemli bir rant kapısını da aralamaktadır. Yasada, işyerleri az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli gibi sınıflara ayrılarak, az tehlikeli gruba C sınıfı, tehlikeli işyerleri sınıfına B sınıfı, çok tehlikeli işyerlerine de A sınıfı uzmanlık belgesi olanların işyeri hekimi ile birlikte çalıştırılması mecburiyeti getirmektedir. Özellikle A sınıfı uzmanlığı belgesinin az sayıda olması, başta inşaat sektörü, hastane, madenler, barajlar, elektrik santraları, fabrikalar gibi önemli ve büyük işyerlerinin bir veya birden ziyade uzman çalıştırma mükellefiyetine sokulması bu hizmetler için yıllık çok yüksek bedeller ödemek zorunda bırakacaktır. Tabiî ki bu belgeye sahip olanlarda çok büyük paralar kazanacaktır.
Kanunun 8. Madde 3 fıkrasında “Hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur” denilmektedir. Bunun dışın da da sadece iş güvenliği uzmanı ile hekimlerinin, işyeri sahiplerinin tedbirsiz ve sorumsuz davranışlarında, tehlikeli durumu bakanlığa bildirmemekten ötürü belgelerinin askıya alınacağına dair hüküm bulunmaktadır. Üstelik, bu uzmanların aldığı tedbirlere rağmen, oluşacak meslek hastalığı ve iş kazalarından bunların katlanacağı cezai ve hukuki sorumlulukla ilgili açık ve net bir düzenleme de yapılmamıştır. Sorumlulukla ilgili olarak 6331 sayılı yasada, belirtilen konuda yeterli ve açık hüküm bulunmasa da; bunları genel hükümler babında borçlar ve ceza kanununun getirdiği mükellefiyetler açısından sorumlu tutmak imkân dâhilinde olması gerekir diye düşünüyorum. Birçok işyeri sahibi hukukun bu incelikli hükümlerini bilemeyeceği için hem işçi sağlığı ve güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi ücretini öderken, işyerinde oluşacak riskleri de karşılamak zorunda kalabilecektir. Bu bağlamda, işyerleri yine sgk ve iş müfettişleri tarafından denetleneceği için eksik ve yanlış yapılan işlerden dolayı işverenin cezai sorumluluğu da devam edecektir.
Yasada genel hatları ile yapılan belirlemelerle ilgili olarak, bakanlığa yönetmelik düzenleme yetkisi verilmiştir. Kanunun 3. maddesinde bu belgelerin kimlere verileceği “İş Güvenliği Uzmanı: (02.08.2013 tarih ve 28726 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6495 sayılı Kanunun 101 inci maddesiyle değişen şekli.) Usul ve esasları yönetmelikle belirlenen, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanı,” olarak belirlenmişken; hazırlanan yönetmeliğin 8. maddesinde teknik elamanlarla bakanlık İş müfettişlerinin mühendis kökenli olanlarına aslan payı, mühendis kökenli olmayan iş müfettişleri sgk müfettişlerine kırıntı babından yetki verilerek, işin yükünü kaldıran yetkili elamanlar dışlanarak(örneğin iş kazasını soruşturan mühendis olmayan iş ve sgk müfettişleri), iş mevzuatından uzak olan insanlar ödüllendirilmiştir. Görüleceği üzere, işle direk ilgisi olmayan(kanun, tüzük, yönetmelik, genelge ve yargı kararları) insanlar mühendis olduğu için kayrılırken, aynı yetkiye sahip müfettişler arasında ayrım yapılarak anayasanın eşitlik ilkesine aykırı hüküm oluşturulmuştur.
Bu yasada, çok tehlikeli işyeri sınıfına giren çok fazla işyerine karşılık, bakanlık az sayıda 10 yıllık hizmeti dolduran mühendise yasanın 3. maddesindeki aldığı yetkiye aykırı olarak sınavsız A grubu uzmanlık belgesi vererek, yeni milyoner veya milyarderler yaratmağa çalışmaktadır. Bakanlığın amacı bu olmasa bile, icraatının neticesi böyle tecelli edecektir. İş müfettişlerinden teknikler, diğer mühendisler pastadan aslan payını almakta, mühendis olmayan ancak, aynı yetkiyle mücehhez olan iş kanunu uygulamasının yükünü çeken idari müfettişlere kırıntı verilmekte. Her haliyle getirilen yönetmelik yasaya aykırı olduğu gibi anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olduğu aşikârdır.
İş kazasını soruşturan SSK müfettişleri ancak C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi alabilmektedir. İşle hiç ilgisi olmayan ve bakanlıkta 10 yıldan fazla mühendis olarak masa başında çalışan teknik elamana ise, işi bilse de bilmese de A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi yasa ve yönetmelik hükümlerine göre sınavsız verilebilmektedir. Bu yasa ile büyükçe bir pasta hazırlanarak bu pasta teknik elamanlara dağıtılmaktadır denilebilir.
Yasa ve yönetmelikle yapılan düzenleme Bakanlık personeli dışındaki mühendislik ve mimarlık diploması olanların kursa ve sınava katılarak C sınıfı uzmanlık belgesi hakkı getirilmiştir. Örneğin: siyasal, hukuk, işletme, ekonomi, maliye, ekonometri, kamu yönetimi mezunu yada matematik bölümü mezunları ile eczacıya, diş hekimine, veterinere bu belge alma hakkı verilmemektedir. İş güvenliği uzmanlığı görevi doğrudan mühendislik göreviyle ilgili bir iş değildir. Zira, iş güvenliği işi teknik elaman işi olsa bu durumda mühendislik eğitimi almayan iş müfettişlerine C sınıfı uzmanlık belgesinin de verilmemesi gerekirdi. Jeoloji Mühendisi, Maden Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisinin hastanenin, makine veya kimyevi imalat yapan bir fabrikanın işiyle bunların aldığı eğitimin doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. İdari okul mezunlarının aldığı eğitimin bilakis iş , sgk kanunu ve işçi sağlığı ve iş güvenliği kanunu ile doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Özellikle onbinlerce insanın çalıştığı büyük fabrikalarda iş mevzuatının getirdiği yükümlülükleri, mühendis kökenli olmayan personel müdürü, eğitim uzmanı, İşçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı, planlama müdürü gibi idari elamanlar veya bunların mahiyetindeki personel yerine getirmektedir. Planlama Müdürleri içinde teknik elamanlarda bulunmaktadır. Ancak, Planlama Müdürlüğü görevinin teknik elaman tarafından yürütülmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Özelleşmeden önceki Sümer Holdingin fabrikalarında uygulama bu şekilde idi. Çimento fabrikaları ile Seka’da da uygulama benzer şekilde idi.
Bu belgenin kurs ve sınava katılarak başarılı olan idari elamanlara da verilmesi piyasada rekabeti artırarak fiyatların düşmesine, dolayısıyla iş sahiplerinin yükünün hafiflemesine neden olacaktır. Ayrıca, iş bulmada sıkıntı çeken bir çok üniversite mezunu için istihdam kapısı açılacaktır. Yayımlanan yönetmelikte, belgenin teknik elamanlara verecek şekilde hazırlanması, bakanlıkta teknik elamanların daha etkili konumda olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Nitekim, Mühendis odası tarafından müfettişlere iş güvenliği uzmanlığı belgesi verilmesi hususundaki kanun hükmü de çok görülerek, anayasaya aykırılık iddiası ile dava edilmiş olup, bu dava Anayasa mahkemesinin 2014/138, 2015/ 7 sayılı, 14.1 2015 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Yasa ve hazırlanan yönetmelikler incelendiğinde belirli meslek sahipleri kayrıldığı, onlara zenginlik yolu açıldığı kanaati edindim. Yapılan işlem meclisin iradesine de aykırı olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan, bu yasa iş sahiplerine büyük mali külfet getirmektedir. Özellikle basit usulle çalışan 1 personel istihdam eden; bakkal, manav, berber, tamirci, tornacı, apartman yönetimleri vb. yasa kapsamına alınmıştır. Küçük esnaf, çalıştırdığı işçinin ücretini ve sigorta primini ödemekten acizken; bunlara işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi, hemşire çalıştırma ya da dışarıdan hizmet satın alma mükellefiyeti getirmektedir. Bu mükellefiyet, işyerinin muhasebeciye ödemekle mükellef olduğu tutardan her halükarda daha fazla olacaktır. Küçük işyerleri çoğunlukla muhasebeci ücretini dahi ödeme de zorlanmaktadır. Küçük işyerleri getirilen bu yükü nasıl karşılayacaktır? Bu yasaya oy veren vekiller, toplumun alt gelir kesimini oluşturan büyük çoğunluğu bilmeden mi böyle kaldıramayacakları yükün altına sokmuşlardır? Yasa çıktığında küçük mükelleflerin yasanın getirdiği mali yükle ilgili masrafın devlet tarafından karşılanacağı vaat edildiği halde, bu rakam yaklaşık olarak 16 TL /ay olarak telaffuz edilmektedir. Aradaki farkı esnaf nasıl ödeyecektir?
Yukarıda açıklanan nedenlerle, bu yasanın acilen yeniden düzenlenmesine ya da gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Ayrıca, yeni açılan bu iş sahasında tüm üniversite mezunlarının faydalanabilme yolu da açılmalıdır. Yasanın birilerini zengin etme keyfiyetinin ortadan kaldırılması gerekir.
Ramazan MUTLU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.