Mucurlu'nun yaptığına bak!
Vatandaşın devletle olan herhangi bir işinin görülmesi için devlet tarafından belirlenen çeşitli formaliteler bürokrasi adıyla anılmaktadır.
Sözlük anlamı “1-Devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticiler topluluğu. 2-Devlet kurumlarında kırtasiye işlerini öne sürerek işlemleri zorlaştırma, kırtasiyecilik”
Daha çok ikinci anlamıyla gündelik işlerimize konu olan bu kavram çoğu zaman vatandaşa illallah dedirtmektedir.
Aslında belli keyfilikleri önlemek açısından bürokrasi şarttır. Hukuk Fakültesi öğrencisi iken Medeni Usûl Hukuku kitabımızın giriş bölümünde yazan “Şekil keyfiyetin baş düşmanı, hürriyetin ikiz kardeşidir. (Jhering)” sözü çok anlamlı bir sözdür. Buradan hareketle bürokrasi şekil, usul ne derseniz deyin gündelik hayatta olması gereken bir unsurdur.
Zaten iletişim ve teknoloji çağına girdiğimiz şu devirde Türkiye’de çoğu gereksiz kırtasiyecilik anlayışı kaldırılmıştır. Çoğu kamu kurumunda daha memur ağzını açarken “ikametgah ilmühaberi” ile başlardı. Hatta bu esprilere konu olmuştur; İşte cennete girmek için ne yapmak lazım; iki fotoğraf bir ikametgah gibi.
Şaka bir yana hemen belirteyim, artık Türkiye’de kamu kurumlarında ikametgah belgesi isteme dönemi sona ermiştir. Başbakanlıkça 2008 yılında yayınlanan 2008/8 nolu genelgeyle ikametgah ilmühaberi ve nüfus kayıt örneği istenemeyecek, kurumlar bunu bilgisayar ortamından “Kimlik Paylaşım Sistemi”nden doğrudan elde edeceklerdir.
Tüm bu kolaylıklar yapılmaya çalışılırken hala bazı kurumların eski düzeni uyguladıkları görülüyor. Burada iş biraz da vatandaş olarak bize düşüyor. Hakkımız aramasını bilmeliyiz. En azından bildiğimiz konularda duyarlı olmalıyız. Bürokrasiyi içinden çıkılmaz hale getiren sadece uygulayıcılardır. Bazı memurlar eski kafa zihniyetle açık düzenlemelere rağmen hala ikametgah isteyebiliyor. Yukarıda ikametten bahsettiğim için bu örneği verdim. Bunu yapan memur işi sürüncemede bırakmak için yapabilir. Yalnız en önemlisi ve vahimi ilgili düzenlemelerden ilgili memurun haberdar olmamasıdır. Adam mesleğinde kendini geliştiremediği gibi, bunun faturasını da vatandaşa ödetiyor.
Biraz önce de bahsettiğim gibi vatandaş olarak biz uyanık olursak, oradaki muhatap kim olursa olsun , kendisine çekidüzen verecektir.
Yeri gelmişken BİMER’den bahsetmekte fayda var. Başbakanlık tarafından halkın her türlü istek ve şikayeti için kurulan BİMER’e yapılan talepler direk başbakanlık tarafından hızlı biçimde sonuçlandırılmaktadır. Kaymakamlık ve valiliklere bizzat başvuru yapılabileceği gibi internet üzerinden direk olarak başvurma imkanı da mevcuttur.
Yazımı bir arkadaşımın bana yolladığı ve konumuzla ilgili bir hikayeyi sizlerle paylaşarak noktalamak istiyorum:
Köylü ve Bürokrat
Orta kademeden bir bürokrat Kırşehir´den Mucur´a doğru gidiyormuş.
Yolda bir köye yaklaşırken, bataklık kenarında mola vermiş, nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş.
"İmdat" diye bağırmış.
"Boğuluyorum. Kurtarın beni!" demiş...
O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" demiş.
Köylü, "Geçmiş olsun" demiş ama kurtarmak için hiç gayret göstermiyor. Hani nerdeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen" diye yalvarmış. "Bir dal uzat. Kurtar beni!" demiş...
Köylü, "Olmaz" demiş. "Sen şu anda Hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur!"
Ölümle yüz yüze gelmiş bir insana söylenecek şeyler mi bunlar?
"Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla bürokrat" Ölüyorum. Kurtar beni!" demiş...
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş.
"Ben Hazine´den mal alıp suçlu duruma düşemem.
Fakat, seni böyle bırakacak değilim.
Gidip muhtara haber vereceğim.
O kaymakamı,
Kaymakam da valiyi arar mutlaka.
Malmüdürüne falan sorulur.
Şayet, Hazine arazisi değilse,
Vali itfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar...
""Yahu" demiş bürokrat,
"Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş. "Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş.
"Ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!"