Sariye Uçar

Sariye Uçar

8 Mart Hangi Kadınların Günü?...

8 Mart Hangi Kadınların Günü?...

Bugün bu yazımda tüm dünyada ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ adı altında anılan/kutlanan güne istinaden ‘kadın’ konusunu işlemek istedim. Öncelikle bugünün tarihine kısaca değinmek istiyorum. 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York eyaletinde tekstil sektöründe çalışmakta olan kadınların aldıkları düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve yoğun çalışma şartlarını protesto etmek için grevler düzenlemişlerdir. Bu grevler sırasında çıkan yangında işçilerin fabrika önündeki barikatlardan kaçamaması neticesinde çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 129 işçi olay yerinde can vermiştir. Yaşanan bu olay üzerinden 52 yıl geçmesinin ardından 1910’da Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin'in önerisiyle, bu yaşanan olayın her yıl ‘Kadınlar Günü’ olarak kutlanması ve kadın haklarına sahip çıkılması(!) kararlaştırılmıştır.

Kadın, toplumda üstlenmiş olduğu birçok rol ile ön plana çıkmaktadır. Kadın anadır, kadın eş, kadın kardeş, kadın evlattır, kadın yeniden doğuşun adıdır… Türk-İslam toplumunda kadının yeri oldukça önemlidir. Kadın değerlidir, kadın kıymetlidir. Bunu gerek İslamiyet tarihinde gerekse Türk tarihinde görebilmemiz mümkündür. Aslında kadın hangi dönemde, çağda olursa olsun aynı yüke aynı göreve sahipti. Fakat gördüğü muamele bir değildi…

İslamiyet öncesi Arap toplumunda kadının değeri yok denecek kadardı. Kadın İslâmiyet öncesinde daha doğarken dahi istenmeyen bir varlıktı. Allah-u Teala Ayet-i kerimesinde cahiliyye devri insanının zalim ve cahil hâlini şöyle tasvir eder: ‘Onlardan birine kız(ının doğduğu) müjdelendiği zaman, öfkeden yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılanmaya katlanıp yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!’(en-Nahl, 58-59).

Kadın İslamiyet öncesi cahiliye dönemi (karanlık dönem) olarak adlandırılan dönemin içerisinde kaybolmaya yüz tutmuştu… Ta ki alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Muhammed Aleyhisselamın (s.a.v) doğumuna, O’nun nuruyla alemler şereflenene kadar… O’nun doğumuyla birlikte cemreler yüreklere düşmeye başladı, O doğunca güller bir başka kokmaya başladı… Karanlıklar yerini aydınlığa bıraktı. Bir başka severdi O ümmetini, bir başka değer verirdi kadınlara/kız çocuklarına. Çünkü İslamiyet böylesine adaletli ve böylesine merhamet abidesi bir din idi… Ve O böylesine mükemmel hassaslıkta bir dinin Peygamberiydi.

İslamiyet ile birlikte kadınlara/kız çocuklarına gereken önem verilmeye başlandı. Kadınlara/kız çocuklarına İslam’ın verdiği değer ise şu mevkie yükseldi…“Her kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lütuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912)

“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben yan yana bulunacağız.” (Müslim, Birr, 149). Gerek Ayet-i Kerimelerle gerekse Hadis-i Şerifler ile İslam’ın kadınlara/kız çocuklarına verdiği önem ve değer apaçık ortadadır.

8 Mart Dünya Kadınlar günü adı altında tüm dünya kadınlarının hakkını savunduğunu iddia eden Avrupa dünyası, kadına verdiği değeri ancak böylesine kayıplar vermenin ardından bir güne sığdırmak suretiyle yaşattığını savunmaktadır. Bu noktada akla şu soru gelmektedir. Batının haklarını savunduklarını iddia ettikleri kadınlar hangi kadınlardır? Tüm dünya kadınlarının haklarını savunduğunu iddia eden batı İslam aleminin kadınına el kaldırıp, yavrusunu şehit edip, evladını idam etmekte ve yine o kadını öldürmektedir. Bunca vahşetin altında imzası olan Avrupa’nın tüm dünya kadınlarının haklarının savunucusu olduğuna kim inanır.? Nasıl samimiyetsiz bir davranıştır, göz boyamadır bu böyle… Bugün yüzlerce Avrupa ülkesinde Müslüman kadınlara sırf müslüman oldukları için akıl almayacak, insanlığa sığmayacak saldırılar gerçekleştiriliyorsa kimse tutup da Avrupa’nın kadın haklarını savunduğunu dile getirmesin. Yine bugünün kadın hakları savunuculuğunu yapan batı, İstiklal harbinde vatanımıza göz dikerek Müslüman Türk kadınına zulmetmiştir. Yine 25-26 şubat 1992 yılında Hocalı’da hamile kadınların bebekleri karınlarında şişlenirken, kız çocuklarının derileri yüzülüp ölümü beklenirken, yaşam hakları elinden alınırken, kadınlar böylesine insanlık dışı zulümlere maruz kalırken o kadınların günü yok muydu sorusu gelmektedir akıllara? Yine bugünün dünyasında gerek Suriye’de, gerek Arakan’da, gerek Doğu Türkistan’da, milyonlarca Müslüman kadın yalnızca Müslüman oldukları için katledilirken bütün dünya bu 8 Mart adı altında kutlanagelen bugünde hangi kadınları savunmaktadır? Bugünün kadın haklarını savunduğunu iddia eden Avrupası İslamiyet öncesi cahiliye halkı ile aynı zihniyeti paylaşmakta modern cahiliyye halkı olarak varlığını devam ettirmektedir.

 Türk-İslam toplumunda destan yazan anaların, bacıların günü bir değildir. Her gün Türk-İslam kadınının günüdür. Kadına değer Hak din olan İslamiyettedir. Kadına değer karısına ‘Han’ım’ diyen Türk töresindedir.

Ve o gün bir ses yükselmiştir Veda Hutbesinden:

-‘Kadınlar size Allah’ın emanetidir’(Hz. Muhammed (s.a.v.).

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sariye Uçar Arşivi