Abdest cevabı

Özellikle Eskil İlçe Müftülüğü’nün cevaplandırması istemi ile bir soru sormuştum. O sorumda Kaçak su ile alınan abdest ve gusül abdestinin  kabul olup olmayacağını sormuştum. Müftülüğümüz’den henüz bu konuyla ilgili bir cevap gelmedi ilgili cevapları bize ulaştığı an köşemizdeki yerini alacaktır.

O soruya cevaben haberfark.net sitesinin yazarlarından  İlahiyatçı Şükrü Başarıkan Hocamız bir metin gönderdi.  Işte o yazı:

Hak sözlük anlamında kendisine ait olan veya çalışıp hak ettiğinin veya bedel ödeyip kazandığının karşılığıdır. Haksızlık ise kendine ait olmayan-ı kendisinin gibi sahip çıkarak faydalanmasıdır.

Biz Müslümanlar olarak helal ve haramın ölçüsünü dinimizin kaynağı olan Kur’an ve sünnetten öğreniriz. Haramlardan kaçmak farzlara uymaktan önce gelir. Nitekim haramlardan tamamen kaçınabilmek içinde, mubahların fazlasından kaçınmalıdır. Mubahları, lâzım olduğu kadar, kullanmalıdır. Bir insan, mubah, yani İslamiyetin izin verdiği şeylerden, her istediğini yapar, taşkınca mubah işlerse, bu sefer şüpheli şeyleri yapmaya başlar.  Şübheliler ise, haram olanlara yakındır. İnsanın hevası, nefsini sürekli haramlara çağırmaktadır, vicdanı ise haramlardan rahatsızlık duyarak helallere çağırmaktadır. Nitekim uçurum yanında dolaşan, birgün uçuruma düşebilir.  

Bazı vatandaşlar kaçak su kullanmaktadırlar, yalnız bu davranışları kul hakları ve haksızlıkları yönünden dinimize göre haramdır. Kim bile bile haramı işlerse büyük günah işlemiş olur.  Bazı kişiler ise dinimizin emirleri yerine, insanları örnek alarak, başkaları yapıyor ben niye yapmayayım diye kendisini savunuyor. Bu tamamen tutarsız ve ilkesiz bir davranıştır.

Başta müslüman Allah’tan korkup Onun azabından sakınmalı, haramlardan uzak durmalı ve mubahları lâzım olduğu kadar kullanmalı, zarûret mikdârını da aşmamalıdır. Bu kadarını kullanırken de, kulluk vazîfelerini yapabilmek için kullanmaya niyet ve riayet etmelidir. Böyle niyet etmeden, az kullanmak da, caiz olmaz. Azı da çoğu gibi, zararlı olur. Günlük hayatımızda kullandığımız rabbimizin nimetlerinden, su, ağaç ve ot gibi insanların emeği geçmemiş şeyleri kullanmak herkes için caiz ve helaldir, yalnız devletin ve insanların emeği geçen su ve benzeri her şeyi kullanmak bir bedel ödemeyi gerektirir. Karşılığını ödemeden kullanılan sular ve bunlarla yetişen gıdalardan faydalanmak tahrimen mekruh, yani harama yakın bir hükme götürmektedir ki, bunlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.  

Kendi evimizde abdest ve gusül suyunu kullanırken bile israfı hoş karşılamazken nasıl olurda kaçak olarak kullanılan suları hoş karşılar?

Her Cuma günü hutbede hoca efendilerin okuduğu, bizlere hatırlattığı şu ayeti içimize iyi sindirmeliyiz: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl Sûresi, 16/ 90.)

Allah Teâlâ bu ayette dünya nizamını sağlayan üç esası emrediyor; buna karşılık üç çirkin davranışı da yasaklıyor. Emrettiği esaslar: “Adalet, ihsan ve akrabaya yardımdır.” Yasakladıkları ise: “Fuhuş, (münker) kötülük, haksızlık ve zulümdür.”

Güzel bir davranış la bizlere örnek olan, Said-i Nursi Hazretlerinin babası, Mirza Efendi; ‘Tarlaya hayvanlarıyla giderken başkalarının ekininden yemesin diye ağızlarına tasma takarmış,’ işte bu helal ve harama dikkat eden aileden alim bir zat olan Said-i Nursi dünyaya gelmiştir. Yine geçmişte duyarlı çiftçilerimiz, farz olan namazı bile başkalarının ekili tarlasında kılmazlarmış, çünkü başkasının ekili tarlasında namaz kılmamak haksızlığa karşı faziletli bir harekettir.

Müslüman’ım diyen kişi her işini dini kurallara göre, yani Allah’ın ön gördüğü ve onaylayacağı şekli dikkate alarak yapar. Eğer böyle yapmıyorsa, Allah’ın öngördüğü ölçüyü reddedip hevasının ön gördüğü şekilde hareket ederek şirke, küfre düşmüş oluyor. Bunu yapmakla belki sevinir ama yapılan yanlışlıkların bedeli hem dünyada hemde aihirette sıkıntı ve azap olarak mutlaka karşısına çıkacaktır. Ayette: “Yer, Rabbinin nuruyla parlayacak, kitap (amel defteri ortaya) konulacak, peygamberler ve şâhitler getirilecek, onlar haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hükmedilecektir.”  (Zümer 69) [bk. 10/47; 21/47]   Bildirilen bu ceza gününde yapılan iyi ve kötü amellerden hesaba çekilerek hak ettiği yere gönderilecektir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Zulümden sakının; zira zulüm, kıyamet günü karanlıklardır. Cimrilik den de sakının; zira cimrilik sizden öncekileri helak etmiş ve birbirlerinin kanını dökmeye, hak ve hukuklarını çiğnemeyi helal görmeye sevk etmiştir.” (Taberani)

 

Bu yazı toplam 2419 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum