Günümüzde yaşam artık stresle birlikte anılıyor. İş ve ev hayatında nedense sanki her şey bizleri daha çok streslendirmek için koşullanmış. Doğu da maddeden ziyade maneviyat önceliğiyle yoğrulmuş bir yaşamdan, materyalist batının televizyon başta olmak üzere diğer iletişim araçlarıyla kapitalizm, liberalizm gibi milli ruhumuzla özdeşleşmeyen sistemlerini empoze etmeleri tabiri caizse iğreti şekilde aile ve toplum hayatımızı virüs gibi etkilemiştir. İnanç sistemimizin getirdiği doğruların ilahi olduğunu unutup, günübirlik kul bakışıyla ortaya çıkan ve yenisi çıkana kadar en doğru bu mantığını en doğru kabul ederek toplumsal değerlerimize onunda temeli olan aile hayatımıza en büyük kötülüğü yaptık. Aile hayatı, iş ortamı ve arkadaş çevresinde dahi stresi artık benliğimizden bir parça gibi taşır olduk, kabullendik. Psikolojik olarak vahyin doğruluğu yerine hayvan deneylerinden çıkan sonuçlara göre eğitildiğimizi de işin içine katınca, benliği yoksun kalmış, kaos içinde tam bir sarmal olmuş, haleti ruhiye sahip nesiller türettik. Çoğu hastalığın sebebinin yediğimiz besinlerin organik olmamasından dolayı olduğunu biliyoruz ama nedense konu ruhsal sorunlarımız olunca, onu besleyen unsurların organik olmayışından kaynaklanabileceğini düşünmek aklımıza gelmiyor. Neticede ancak beden ve ruh sağlığı birleştiğinde tam sağlıklı bir birey olabileceğimizi unutmuş durumdayız. Çevremizde günü birlik çözümler peşinde koşanlar ve zararlı alışkanlıkların müptelası olarak ruhundaki hezeyanı susturmak isteyenler… Uyuşturucu bağımlılığının artık ortaokul sıralarındaki genç dimağlara kadar indiğini bilmeyenimiz var mı? Bu gençler neden böyle zihni uyuşturucu maddelere karşı istekli haldeler? Bunu sadece özenti kavramıyla açıklamak yeterli olsaydı şimdiye kadar bu tür sorunların derinleşeceğine çözülmüş olurdu... Evlatlarımızı organik besinlerle beslendiğimiz ve çoğu zaman en iyi şekilde tüm imkânları sunduğumuz halde neden sonu psikolojik ve patolojik problemlere kadar giden ruhsal sorunlardan muzdaripiz? Gün geçmiyor ki cinayet haberlerini duymaya alışmış olan kulaklarımız anne babasını öldüren evlat haberlerini de fersiz gözlerle izlemesin. Bir insan daha ne kadar vahşileşebilir. Peki, sürekli bu tür haberleri izleyen sizlerin ve bizlerin bilinçaltı ne kadar normal olabilir? Sağlık sorunlarımızın çözümü için doğru beslenmek ve fiziksel aktivite arasında mekik dokumaktayız. Her hangi bir ağrı şikâyetiyle dahi hastaneye başvuru yaptığınızda sebebini sorduğunuz da cevaplar çoğu zaman psikolojik kaynaklı olduğunu işaret ediyor. Aranızda hiç bu cevabı almayanınız oldu mu? Ya da hiç hastaneye gitmeden bu ağrıları dindirmek için zaten bir hapımız(!) vardır. Günde şu kadar attık mı günü kurtardık demektir(!). Tabi bu ilahi yapı, ruhsal boyutta bende normal olmayan şeyler var derken bunları susturmak ana sorun yerine sonuçları ört bas etmek ilerisi için içinden çıkılmaz hal alacak sorunların başlangıcı olacaktır. Zihni ve ruhsal yorgunluklar ise bedensel problemleri beraberinde getirecektir. Tedavi de esas, sorunu oluşturan etkenlerin çözümüdür ve en temel yaklaşımsa hep vurguladığımız gibi hastalığa yakalanmadan önce ondan korunmanın yollarını öğrenmektir.Günümüz de bedensel hastalıklar için önleyici yaklaşımlar adına yapılacak çok çeşitli çözümler vurgulanıyor. Beden ve ruhun ayrılmaz bir bütün olduğu düşünüldüğünde birindeki bir problemin diğerinde de farklı hasarlara yol açacağı unutulmamalıdır. Örneğin sınav stresinden dolayı genel gerginlik yaşam öğrencinin boynunun tutulması, ticaretle uğraşan bir kişinin iş durumun kötüye gitmesiyle beyin kanaması geçirebilmesi, evladıyla imtihan olan bir babanın kalp problemlerinden muzdarip olması gibi. Bu yüzden beden sağlığı için ne kadar uğraşıyorsak ruhsal sağlığımız içinde en az o kadar uğraşmalıyız. Malum güncel tabir olduğu için kullanıyorum organik besinlerden önce organik ruhsal besinlerin azaldığı bir dönemdeyiz. Bunun için ruhunuzu besleyecek gıdaları alırken de dikkat edin günümüzde meyve sebzeden önce bunların hormonluları çıktı.Sağlıklı, mutlu, ağrısız günler dileğimle…