Nilgün Güney

Nilgün Güney

Bir Suçu Masum İnsanlara da Yüklemek

Bir Suçu Masum İnsanlara da Yüklemek

Affedici ve şefkatli olmak Müslümanın temel vasıflarındandır. Müslümanlar kendi aralarında olduğu gibi, iki toplum arasında da (Müslüman, Kitap Ehli yada başka inançlara sahip kimseler de dahil) meydana gelen anlaşmazlıklarda adaletten yana olmakla emrolunmuşlardır. Zira Peygamberimiz (sav) döneminde sahabeler esirlere dahi güzel ahlakla yaklaşmışlardır. Bizler de Peygamberimizi ve sahabeyi örnek alarak bu ahlak üzerinde olmalıyız.

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)

Bir insanın yüksek adalet anlayışına sahip olabilmesi için kalbinde Allah korkusunu taşıması şarttır. Müslüman bu ahlakından ötürü ayette de haber verildiği üzere bir topluluğa yada insana karşı buğz etse dahi Allah rızası için adaletli olmaya gayret eder. Bu yüzden geçmişte yaşanan tatsız olaylar Müslümanın başka insanlara karşı kin tutarak sevgisiz olmasına neden değildir. Tevbe Suresi 6. ayette müşrik dahi Müslümandan eman istediğinde onu güvenli bir yere ulaştırmakla emrolunmuştur.

Toplumlar veya kişiler barış, sevgi, adalet yada hoşgörü yerine kini ve düşmanlığı esas alarak hareket ederlerse dost olarak çevrelerinde kimseyi bırakmazlar. Zira tarihte her toplum arasında anlaşmazlıklar yaşanmıştır; Ermenistan ve Türkiye arasında yaşanan sözde soykırım, Amerika’nın Japonya’ya attığı atom bombası, Fransa’nın Cezayir’de yaptığı katliam vs. Yaşanan kötü olaylar baz alınarak hareket edildiğinde bugün hiçbir ülke arasında dostluk kurulamazdı. Zira zulmü yapan insanların suçunu günümüzde yaşayan masum insanlara yüklemenin hiçbir akılcı yönü yoktur. Örneğin Amerika’da işlenen bir suç yüzünden tüm Amerikalıları kötü ilan etmek yada İsrail derin devletinin Müslümanlara yaşattığı acılar yüzünden dindar Musevileri dahi sorumlu tutmak Kuran ahlakına yakışır bir tavır değildir. Örneğin Rabbimiz bir ayetinde tüm Kitap Ehli’nin aynı ahlakta olmadığını şöyle haber vermiştir:

Şüphesiz, kitap ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Ali İmran Suresi, 199)

Şiddette şiddet ile karşılık vermek marifet değildir. Asıl zor olan ve emek isteyen güzeli başarabilmek, dostluğun yeniden tesis edilmesine çabalamaktır. Bunun içinse tüm dünyaya sevginin ve güzel ahlakın öğretilmesi elzemdir. Bu anlamda samimi dindarlar ve samimi insanlar (Müslüman, Musevi, Hristiyan, Atesit, Budist...) ele ele verip sevginin propagandasını yapmalıdırlar. Ahir zamanın etkisiyle meydana gelen günümüz olaylarının çözümü Hz. Mehdi (as) vesilesiyle olacaktır. O günler gelene kadar Hz. Mehdi’yi bekleyenler sabırla, sevgiyle ve şefkatle doğrunun, iyiliğin ve güzelin anlatılmasında gayretlerine devam etmelidirler. Unutulmamalıdır ki Allah’ın vaadi haktır ve gerçekleşecektir. Bundan şüphe duymak yerine inanarak çabalamak kazançlı olandır.

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi