Fatih Uslu

Fatih Uslu

Domuz ve tavşan avı

Domuz ve tavşan avı

Teyze oğlum Seyfo ile her yaz mutlaka tavşan avına gider, pek de elimiz boş dönmezdik.

Beyşehir’in Çamlık kasabası sınırlarında Akçakese Yaylasında şafak sökmeden uyanmıştık, çivi gibiydik ikimiz de...

Bir gün önce kasabanın bakkalından Derby jilet ile sakal tıraşı olduğumdan olsa gerek ki yüzüm üşüyordu. Tıraş olurken kanayan yüzümüze gazete kâğıdı yapıştırıp, mavi plastik kaplı aynadan birbirimizin haline bakıp gülüyorduk.

Ben, Homa köyünden tüfekçinin tezgâhından geçmiş, el işlemeli sekiz atar otomatik tüfeği aldım yanıma, teyze oğlu ise Huğlu av tüfekleri kooperatifi yapımı Huğsan marka beş atarı almıştı.

Aslında süperpoze tüfeğin hastasıydı o.

“Domuz avı da yaparız belki, hem elimiz boş dönmeyelim hem de amaç sadece avlanmak olmadığından biraz stres atalım” diye otomatik tüfeklerin yanı sıra bol bol da fişek almıştık yanımıza.

Silahlıklar tamamen doluydu.

Güneş çamlı tepeyi aydınlatmaya başlarken, sabahın acı soğuğunu iliklerimizde hissederek yola koyulduk.

Yanımızda can yoldaşlarımız köpeklerimiz de vardı.

Hele onlardan bir tanesi, Çakır adındaki kupay, teyze oğlunun adeta eli koluydu. Çakır, tavşan ve kuş avcılığının vazgeçilmeziydi.

O olmadan çıkılan avlardan çoğunlukla elimiz boş dönerdik.

.

Anlayacağınız, Çakır kupayın hakkını ödeyemezdik. Teyze oğlu da hususi olarak yal hazırlatıp, özel olduğunu hissettiriyordu ona.

Çakır peşimizde, tüfekler omzumuzda ve azık belimizde çıktık yola. Biraz yol gittikten sonra Teyze oğlu bana dönerek:

“Teyze oğlu burada kesin tavşan var, sen aşağı yolağı al, ben de yukarıyı alayım.” dedi.

“Zaten çakırın kuyrukları çalışmaya başladı.” dedim.

Hemen gerekli yerlere geçtik, aradan çok geçmeden yukarıdan “Taaak!” diye bir silah sesi geldi.

Bizim avcılar kralı, tavşanı hemencecik vurmuştu.

“’Berriik’ diye bağırıyor seninki” dedi Seyfo.

Vurduğu tavşanın kulaklarından tutarak, “Şu kel şeyi aldık, şimdilik daha vakit erken, birkaç tane daha alırız. Koy şunu sırt çantana” dedi.

Avcılıkta kuraldır, vuran kişi avı taşımaz, ceza olarak vuramayan taşır avı tüm yolculuk boyunca.

Daha yolun başında av yapmış olması, moralimi bozmuştu. Tam da içimden:

“Öğleye kadar kim taşıyacak bunu?” diye geçirmiştim ki, pratik bir çözüm bulduk birlikte.

“Nasılsa bu yoldan tekrar geri döneceğiz, bu tavşanı karşıdaki ladin ağacına asalım.” dedik ve kedi köpeğin ulaşamayacağı şekilde astık ağaca ve yolumuza devam ettik.

Teyze oğlu, bana bütün yaban tavşanlarının yerlerini tek tek saydı ve “Bu günlük bu kadar yeter dersen, biraz da domuz avlayalım.” dedi.

Ben de:

“İyi olur vallahi, bu tavşanların hepsi nasılsa eninde sonunda senin.” dedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Uslu Arşivi