Peki hiç düşündünüz mü, bu karaketerin günümüzde de yaşadığını? Rabbimiz Kuran’da Firavun’un zalim ve büyüklenen karakterine sıkça değinmiş, tüm insanları böyle bir karaketere karşı uyarmıştır.

Kuran hepimizin bildiği gibi Kıyamete kadar geçerli olan tek kutsal kitaptır. Rabbimiz diğer kutsal kitaplardan farklı olarak onu korumuş, tüm insalara rehber kılmıştır. Bu nedenle günümüzden binlerce yıl önce yaşanmış olaylar ve yaşamış karakterler kıyamete kadar geçerli olan konulardır. Rabbimiz bir ayetinde yarattığı tüm olayların birbirine benzer ve birbirinin devamı şeklinde olduğunu şöyle haber verir:

"(Bu,) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın." (Fetih Suresi, 23)

Bu yüzden Firavun’un karakterini de iyi öğrenmek, günümüzdeki karşılığını bulup, detayları görmeye çalışmak ve ahlaken böyle bir karakterden sakınmak gerekmektedir.

Kuran’a baktığımızda Firavun’un azgınlığının sebebenin Allah’a karşı büyüklenen tavrından kaynaklandığını görürüz. Mısır’ın hükümdarı olması ve çok büyük bir zenginliğe sahip olması onu şımartmış, kendisini herkesten üstün görmesine neden olmuştur. Firavun tüm güzel ahlak özelliklerini yitirmiş, bencil, zalim, kibirli bir insandı. Vicdanını hiç kullanmadığı için binlerce insanın ölümünden ve işkence görmesinden zevk almıştır. Bu azgın karaterinden ötürü Allah’ın peygamberi Hz. Musa’ya karşı da büyüklenmiş, onu küçük görmüştür.

"Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: "Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz? Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir." (Zuhruf Suresi, 51-52)

Günümüze bakacak olursak, bu karaktere sahip aslında birçok insanın yaşadığına şahit oluruz. Firavun’un ahlak bozukluklarından biri de alaycı kişiliğidir. Alaycı bir ruh hali kişinin kendisini yüceltmek isteyişinden kaynaklanan bir tavır bozukluğudur. Bu şekilde alaycı kişi, başkalarının kendince eksik yönlerini dile getirerek, kendisini mükemmel göstermeye çalışır. Bu Rabbimiz’in beğenmediği bir ahlak özelliğidir. Rabbimiz’in sevdiği tavır; kişinin ne kadar hatası, kusuru olursa olsun, onu teşvik etmek, güzel sözlerle manevi olarak güçlendirmektir.

Firavun’un bir diğer özelliği ise çıkarcı olmasıydı. Firavun muhabbete, sevgiye ve kardeşliğe önem vermeyen, arkadaşını çıkarlarına göre belirleyen bir kişiliğe sahipti. Bu yüzden Firavun çevresinde ne kadar çok insan olursa olsun, gerçekete yalnız bir insandı. Çevresindeki insanlar ise sadece Firavun’un dediklerini yerine getirmek için vardı.

Yine günümüze bakacak olursak, bu karaktere sahip insanların yaptıklarını günümüzün şartlarının bir gereği olarak gördüklerine şahit oluruz. Onlar da Firavun gibi arkadaşlıklarını, evliliklerini, ticari işlerini bir çıkar doğrultusunda seçmektedirler. Böyle bir karakteri bozmak ise ancak din ahlakını yaşamak ile mümkündür.

Firavun gelmiş geçmiş en azılı ve kibirli insanların başında gelmiştir. Firavun şeytanın yoluna tabi olmuş, tüm hayat şeklinin onun verdiği telkinler doğrultusunda belirlemişti. Ancak bu büyüklenmesinin karşılığını çok büyük bir azapla almıştır. Rabbimiz Firavun’a öyle bir azap vermiştir ki, yaşadığı olay tüm insanlığa ibret olmuştur.

"Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğullarının kendisine inandığı (İlah’tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu,Bizim ayetlerimizden habersizdirler."(Yunus Suresi, 90-92)