Nilgün Güney

Nilgün Güney

HATALAR KIZGINLIK NEDENİ OLMAMALIDIR

HATALAR KIZGINLIK NEDENİ OLMAMALIDIR

 

Ancak hata her ne olursa olsun araştırıldığında, kasıt gözetilmeden, unutkanlıktan veya dalgınlıktan yapıldığı ortaya çıkacaktır. Bu saydıklarım ise zaten bir insada olması gereken acizliğin belirtileridir. Ancak insanların geneli bunun bilincinde olmalarına rağmen sinirlerine hakim olamaz, anlamadan, dinlemeden hata yapan kişiyi suçlu ilan ederler.

Elbette hata yapan kişi bu davranıştan dolayı uyarılmalı, hatanın nedeni tedbirsizlik yada umursamama ise durumun önemi ciddiyetle anlatılmalıdır. Ancak bunların hiçbiri kızgın bir ruh haliyle insanlara yaklaşmak için bahane değildir. Herşeyden önce hata yapan kişi kaderinde olanı yaşamakta, bu olay hem hata yapan kişi için, hem de uyaran kişi için hayırla yaratılmaktadır.

“… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.’’ (Bakara Suresi, 216)

Hata yapan kişiye kızgınlık duyulmasının gereksiz olduğunu gösteren diğer bir konu ise, kişinin aciz yaratılmış olmasıdır. İnsan istediği tedbiri alsın, istediği uyarıyı yapsın hatanın önüne geçemez. Yeryüzünde hiçbir insan hatasız olamaz. Bu, Allah’ın insan fıtratında yarattığı bir durumdur. İlk başta kendisi aciz, eksikliklerle dolu olan insanın bunu unutup hata yapan kişiye yüklenmesi, bağırıp-çağırıp rencide etmesi vicdana uygun olmayacaktır. İnsan nasıl böyle bir durumda kendisine anlayışla yaklaşılmasını istiyorsa, karşısındaki insanın da buna ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır.

“… insan zayıf olarak yaratılmıştır.’’ (Nisa Suresi, 28)

Dünya hayatı bir imtihan ortamıdır. Elbette eksiklikler, acizlikler, hatalar yaşanacak ki, böyle bir durumda inanan insana Rabbinin rızasını kazanmak için güzel ahlak göstereceği bir durum oluşmuş olsun. Bu yüzden bu gibi olaylar Allah tarafından kulunu eğitmek için hazırlanmış imtihanlardır. Kişi güzel ahlak gösterdiğinde hem bunun manevi hazzını yaşayacak, hem de Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın umudunu daha çok taşıyacaktır.

“Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.’’ (Ali İmran Suresi, 134)


Rabbimiz adalet sahibidir. Hata yapan kişi bunu kasıtlı olarak yapıyorsa bu asla diğer insanlara zarar veremez. Sadece olumsuzmuş gibi bir takım sonuçlara neden olur. Müslümana düşen, bu kişiyi sakin bir tavırla uyarmak, Allah’ın hoşlandığı tavırları hatırlatmaktır. Ancak bu kişi uyarıları anlamamazlıktan gelirse, Allah katında da karşılığını görecektir. Müslüman bunun bilinciyle böyle durumlarda asla telaşa kapılmadan Rabbine güvenip teslim olmalıdır.

Bir de Müslüman her zaman karşısındaki insana iyi zanla yaklaşmak durumundadır. Bu, güzel ahlakın bir gereğidir. Asla karşımızdaki insanın kalbinde taşıdığı niyeti bilemeyiz. Onun sözlerine güvenip, mazeretlerini dinlemek durumundayız. Yani ona karşı hüsnü zan içinde olmak zorundayız.

Müslüman Allah rızası için yaşayan insandır. Bu yüzden yaşadığı olaylara asla nefsani yaklaşmamalı, Kuran çerçevesinde bakmalıdır. Böyle davrandığı takdirde, Allah’ta kulunun yardımcısı olacak, işlerini kolaylaştıracaktır. Herşeyden önce kişi Rabbinin hoşnut olacağı bir tavırda bulunmuş olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi