Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Hoşgeldin Şehr-i Ramazan

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerimde şöyle bildiriyor: “Ey iman edenler! Sizden önceki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak yazıldı (farz kılındı). Olur ki bu sayede takvaya erersiniz.” (Bakara, 2/183)

Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor: “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir.” (Müslim, "İmân", 1-5)

Allah’ın elçisi, ümmetin önderi, hayat yaşantımızın modeli ve insanlığın en üstün ahlakına sahip hoşgörülü ve müjdeleyici olan Peygamber Efendimizin Ramazan ayındaki ibadet halini Âlimlerimiz şöyle bildiriyorlar:

Peygamber (s.a.v) Efendimiz Ramazan ayı girdiği zaman rengi değişirdi; namazı, duası artardı. Çok namaz kılmaya, çok dua etmeye başlardı. Ve duada böyle yarışırcasına fazla dua ederdi. Ve mübarek çehresi şafak gibi pırıl pırıl olurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Ramazan ayı girince Cennet kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur." buyurmuştur. ("Merede", inatçılar, direnenler, saldırganlar demektir.) Bu ifadeyle, şeytanların en azgınları, ipe-sapa gelmezleri, gözü dönmüşleri kastedilmektedir. Evet, bu mübarek ayda, bazı şeytanlar zincire vurulmaktadır.” Yalnız insanda iki özellik vardır, bunun biri hayra diğeri ise şerre çağırır. Hayra çağıran Allah’ın sesi, şerre çağıran ise şeytanın sesi olan hevadır. Kişi önce içindeki hevasından uzaklaşmalı ki, şeytanın vesvesesinden ve şerrinden koruna, ya değilse ‘Merde’ şeytanın bağlanmasından istifade edemez.

Kişi hevasına ve şeytanın vesvesesine uyduğu zaman, Ramazan-ı şerifte de hatalar işlendiği, günahlara girildiği ve büyük yanlışlıklar yapıldığı bir gerçektir. Fakat bu Kur'an ayında müminlerin elde ettiği büyük kâr düşünüldüğünde heva ve şeytanın buna razı olmayacağı, adeta hırsından deliye döneceği ve insanları günahlara çekmek için bütün hilelerini kullanacağı unutulmamalıdır.

Oruç tutma anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kişi, kötülüklere karşı öfkelenmemeyi, hileli satış yapmamayı, yalan yere yemin etmemeyi, boş sözler söylememeyi, kavga yapmamayı ve buna benzer kötülüklerde iradeye tutmayı öğretmiş oluyor. Ayrıca bazı helaller bile bu ayda yasaklanmakta, kişi helali olan eşine yaklaşamıyor, sebze ve meyvesi helal olduğu halde yiyemiyor, böylece bir ay boyunca iradesini tutmayı alışır, ayrıca kişi ibadetlerini ihlaslı ve takvaya uygun olarak yapması için tutmayı da öğrenmiş oluyor, çünkü ibadette ve hayırlı işlerde heva ve şeytan hep caydırıcı veya acelecilik yaptırır, oruç ise buralarda tutmayı alıştırır. Buda bir sene ona iyilikte ve kötülükte tutma eğitimini sağlamış olur. Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor: “Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Şüphesiz, Ramazan'da yapılan ibadetler çok önemlidir. Cenâb-ı Allah oruç hakkında "Oruç Bana ait bir ibadettir; onu Nefsime izafe ediyorum. Mükâfatını da Ben vereceğim." buyurmaktadır. Bu itibarla da onun genişliğini, derinliğini ve Hak indindeki değerini kavramak, ona bir kıymet takdir etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, onun mükâfatını vermeye Cenâb-ı Hak'tan başka kimsenin gücü yetmez. Allah Teâlâ, oruç sevabını bizzat takdir etmiş ve onu öbür âlemde bir sürpriz olarak verme vaadinde bulunmuştur. "Çünkü oruç tutan kulum, yemesini-içmesini Benim için terk ediyor"

Bu kutlu zaman diliminde mü'minler oruç ibadetiyle beraber, teravih namazı da kılarlar. "O Ramazan ayı ki insanlara bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı bâtıldan ayıran en açık, en parlak delilleri ihtiva eden Kur'ân o ayda indirildi." (Bakara, 2/185) ilâhi beyanı gereğince Ramazan'ı tam bir Kur'an ayı olarak değerlendirir ve bol bol Kur'an okurlar. Aynı zamanda, gönülleri açılır, şefkat ve engin bir cömertlikle coşarlar; hayır ve hasenât hesabına bütün fırsatları değerlendirirler. Bir hadis-i şerifin ifadesiyle: "Rasûlullah insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de Cebrail (a.s)’le buluştuğu zaman daha da artardı. Hazreti Cebrail Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Peygamber Efendimiz'e gelip Kur'an'ı arz ederdi. O günlerde Allah Rasûlü (s.a.v)e insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert olurdu." Mü'minler de, Rehber-imiz Resulullah’a uyarak, o günlerde daha bir cömertleşir; fakir fukarayı gözeterek zekât, sadaka ve fıtır sadakası adı altında sürekli ihsanda bulunurlar. Dahası, bazıları, Ramazan ayının son on gününde erkekler camide kadınlarda evlerinde “itikâfa” girer yani dünyadan soyutlanarak kendi senelik kar zarar hesabını yapma ve kendilerini bütün bütün ibadete verirler.

İşte, böyle bir hayır yarışı karşısında şeytanın çileden çıkması onun tabiatının gereğidir. Zira o, insanoğluna düşmanlığını ifade ederken, "Zâtına kasem olsun, hepsini şirazeden çıkaracağım!" demiş ve sürekli, ayakları kaydırma yolları arayıp durmuştur. Öyleyse, Ramazan'ın bereketi çıldırtır şeytanı ve şeytanlaşan bir kısım hevasına uyanları. Bu büyük sevapları insanların ellerinden alabilmek için, onlar arasında çok hır-gür çıkarma hırsıyla kıvrandırır insî-cinnî şeytanları.

İnsanlar, görüldüğü gibi, bu huzur ikliminde büyük ölçüde ramazanlaşıyor; daha dikkatli ve ahrete yönelik açık yaşıyorlar. Allah'ın izni ve inayetiyle, Ramazan'ı sükûnet içinde geçiriyor ve günahlardan biraz daha uzak kalıyorlar. Demek ki, merede-i şeyâtîn diyebileceğimiz o azgınlar gerçekten zincire vuruluyor. Bazı insî ve cinnî şeytanlar heva ve heves gibi yardımcıları vasıtasıyla tahribatlarına devam etmeye çalışsalar da, Cenâb-ı Hak, azgın şeytanların önünü tıkıyor ve onlara faaliyet izni vermiyor.

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte: “Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.” buyuruldu. (Tirmizi) Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.  Allah’a emanet olun.

Yıllar önce bir ramazan ayındaki anımı siz değerli kardeşlerimle paylaşmak istedim: Ramazan ayı içinde İstanbul’da idim, akşama doğru iftar çadırını önünde sıraya duran kişilerin yanına, arkadaşımla bizde durduk ve iftar vaktini bekliyoruz. Bu sırada dini konulardan bahsediyorduk ki, önümüzdeki bekleyenlerden bir şahıs, hocam size bir soru sorabilir miyim? Buyurun dedim: Şu gördüğünüz insanlar kılık kıyafet olarak İslam’ın ölçüleri dışında olmasına rağmen, hepside oruçlu ve iftarını açmak için beklemekteler. Siz bu açık giyimli bayanların durumuna ne dersiniz? Cevap olarak dedim ki, muhterem kardeşim bu ramazan ayı rahmet ayıdır, dolayısıyla bu ayda esen manevi rahmet şuna benzer: Bir beldede oymak oymak yanan ateşlerin üzeri küllenip sönmüş gibi gözükür, yalnız bir rüzgâr esince o külleri üzerinden alır ve içindeki kor ise ortaya çıkmış olur. İşte insanlar da bu ramazan ayının rahmet rüzgârını esmesiyle imanları ortaya çıkmış oldu deyince, çok hoşuna gitti ve memnun oldu.

 İnşallah bu ramazanı şerif ayı vesilesiyle, İslam’ın ön gördüğü ve onayladığı şekilde bir hayat tarzını Rabbimiz tüm ümmeti Müslüman’a nasip eylesin, kurtuluşumuza da vesile kılsın. Amin.

Bu yazı toplam 2292 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.