Nilgün Güney

Nilgün Güney

İnsanın sahip olduklarını kendisinden sanması

İnsanın sahip olduklarını kendisinden sanması

Bunun anlamı; kişinin kendisini Allah’a muhtaç görmemesi, aklını, ilmini ve yeteneklerini kendinden sanmasıdır. Oysa insan, Allah’ın son derece aciz yarattığı bir varlıktır. Ve insan yaşamındaki bütün haller için Rabbine muhtaçtır. İnsan bütün eylemlerini Allah’ın izniyle yapabilmektedir.

“Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır.” (Fatır Suresi, 15)

Allah’a samimi yönelen müminler ise Rableri karşısında aczlerinin farkındadırlar. Bu yüzden sürekli yardımına muhtaç oldukları Allah’a dua eder, verdiği nimetlerden ötürü şükür içinde olurlar.

Peki insan bu acizliğine ve muhtaçlığına rağmen nasıl kendini Allah’tan bağımsız ve yeterli görür? Çünkü Rabbimiz imtihanın bir gereği olarak insan benliğini iki yönlü yaratmıştır. Nefis ve vicdan. İşte bunlardan nefis, insana daima kötülüğü teşvik eden tarafıdır. Bu kötü ses, insana sürekli kendini yeterli görme yönünde kışkırtır. Rabbimiz bir ayetinde kendini yeterli gören insanların durumunu şöyle haber vermiştir:

Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)

Ayette insanın azgınlaşmasının nedeni olarak, kendisini yeterli görmesi olduğu bildirilmiştir. Bu konunun temelinde ise kişinin kibri vardır. Kibir ise insanın Allah’ı unutmasına neden olur. Eğer kişi bu ahlakı bırakmazsa, dünyada kişiyi ahlaksızlığa, baş kaldırmaya, şükürsüzlüğe, ahirette ise cehenneme sürükler.

"Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o." (Bakara Suresi, 206)

Rabbimiz Kuran’da büyüklenen insanlara dair örnekler vermiştir. İnsanda büyüklüğe neden olan en önemli özellikler ise zenginlik ve saygınlıktır. Kuran’da Allah bu ahlaktaki bazı kişilerin sahip olduklarından dolayı büyüklendiklerini ve isyankar bir tutum sergilediklerini haber verir. Bu insanlar Allah’ın lütfunu görmezden gelmiş, zenginliklerini kendilerinden sanmışlardır. Bu insanlardan bazıları ise şımarıklık konusunda daha ileri gitmiş, hem Allah’a karşı isyankar bir tavır sergilemiş, hem de inananlara çok büyük baskılar yapmışlardır. Rabbimiz bunun karşılığı olarak, bu insanları ve oturdukları mekanları yıkıma uğratmıştır. Bu durum, hem o çağdaki insanlara, hem de günümüz insanlara büyük bir ibret olmuştur.

İnsanın kibrini yapabileceği birçok konu vardır. Bunlardan bir diğeri de, kişinin işlerinde genel olarak bir başarıya sahip olmasıdır. Oysa insana başarılı olabilmesi için gereken özellikleri Allah vermektedir. Ve insanın Rabbinin kendisine verdiklerinden daha fazlasına sahip olma gücü de yoktur.

Kişi tam tersine, acizliğinin ve Allah’a olan muhtaçlığının farkında olur, buna göre tavır gösterirse, Allah kulu üzerindeki nimetini, başarısını ve bereketini arttıracaktır. Bunun da ötesinde cennet hayatı ile ödüllendirecektir.

Tüm sahip olduklarının kendinden sanan insanlar, dünyanın bir imtihan ortamı olduğunu unutur, Rableri deneme olarak kendilerinden bazı nimetleri geri aldığında hemen sıkıntı yaşarlar. Ama Allah yine bir deneme olarak bu kullarının nimetlerinde arttırmalar yaptığında nankör bir tavır takınırlar.

“İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.” (Zümer Suresi, 49)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi