Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Kadının Kocasına Yardımı

Kadının Kocasına Yardımı

 

 "Evet, bahsedin!'' dedi. Bunun üzerine: O, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi, böyle olduğu halde "Fâtıma (r.anh)  değirmen çevirirdi, bu yüzden elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı, bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu, üstü başı toz toprak oldu. (Bu sıralarda) Resûlüllah'a bir kısım köleler getirilmişti. Fâtıma 'ya: "Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim, o da gitti. Aleyhisselâtü vesselam'ın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resûlüllah Fâtıma'ya gelerek: "Kızım ihtiyacın ne idi?" diye sordu. Fâtıma sükut edip cevap vermedi. Ben araya girip "Ben anlatayım Ey Allah'ın Resûlü!'' dedim ve açıkladım: "Fâtıma'nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resûlüllah: "Ey Fâtıma, Allah'tan kork, Allah'a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere Allahüekber de. Böylece hepsi yüz eder. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır." buyurdular. Fâtıma (r.anh)a): "Allah'tan ve Allah'ın Resûlünden râzıyım" dedi. Resûlüllah ona hizmetçi vermedi."[1]

            Hz Ali (r.a.)’den: Başa kakan, nefret ateşini körükler.
Kanâatkâr olmak, boyun eğme zilletinden daha hayırlıdır.
Olgunluk üç şeyde gereklidir: Musîbetlere sabır, isteklerde aşırıya kaçmamak ve istiyene vermektir. Yumuşaklık, durulmayı çabuk sağlar ve zor olan şeyleri kolaylaştırır.

Yine İbnü Ömer (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: “Kadın, kocasının izni olmaksızın evinin dışına çıkamaz. Çıktığı takdirde Tövbe edinceye ya da evine dönünceye kadar melekler; hem gazâb melekleri hem de rahmet melekleri ona beddua ederler.” Denildi ki; Kocası haksız olsa da mı?” Evet, kocası haksız olsada” buyurdu.[2]

 

    Kadını Kendini Koruması

  İbni Mes’ud (r.a.)’den; Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan ona musallat olur.” [3]

Ömer b. El-Hattab (r.a.), insanlara hitap ederken dedi ki: Resûlüllah (s.a.v) ayağa kalkıp şöyle buyurduğunu ifade etti: “İçinizden her kim Cennet sefasını isterse cemaate devam etsin. Çünkü şeytan tek kişi ile bulunur. İki kişi olursa onlardan uzak durur.”[4] Bilhassa hanım kardeşlerimizin çarşı pazara ve ziyaretlere yalnız gitmeleri mahzurludur. Bir eserde şu kayıt vardır: “Hangi kadın tek başına evden çıkar ve bir yere giderse şeytan onun içinde gider, iki kişi giderse şeytan yanlarında gider, üç kişi giderse arkalarında gider. Ancak, bunlardan “zikir” ehli kadın, günaha girmeden evine döner.”

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatıyor: Resûlüllah (s.a.v) buyurdular ki: “Her göz zanidir. Şurası muhakkak ki, kadın koku sürünür, sonra da (bunu hissetsinler diye erkek) cemâate uğrarsa o da zaniyedir.”[5]

Ebu Ümâme (r.a.) den; Allah’ın Resûlü (s.a.v.), kadınları zikrederek şöyle buyurdu: “Hamile kalırlar, doğururlar, çocuklarını emzirirler ve onlara şefkat gösterirler. Eğer efendilerine karşı yaptıkları nankörlük olmasaydı, onların namaz kılanları Cennet’e girecekti”[6]

Başka bir hususta, kadınların yabancı erkeklerden sakınma konusudur: Ümmü Seleme (r.anha.) anlatıyor, Resûlüllah la beraber bir âmâ yanımıza gelmişti; “Resûlüllah (s.a.v.) bize ona karşı örtünmemizi emretti. Biz: Ey Allah’ın Resûlü! O, âmâ ve bizi görmeyen (ve varlığımızı tanımayan) bir kimse değilmi, dedik. Bunun üzerine: O sizi görmüyorsa sizdemi onu görmüyorsunuz?” [7] buyurdu.

Yine kocanın, eşi üzerindeki hakları ve onların en mühimleri:

a. Namusunu korumak ve tesettüre riâyet etmek.

b. İhtiyacından fazlasını istememek.

c. Kocasının kazancı haram olduğu takdirde onu yemekten sakınmaktır.

Selef-i salihte kadınların âdeti şöyleydi: Kişi, evinden çıkarken hanımı veya kızı, ona şöyle sesleniyordu: Haram kazançtan sakın! Çünkü biz açlık ve fakirliğe sabredebiliriz, ama Cehennem ateşinde yanmaya dayanamayız.

Kadının gözetmesi gereken vaciplerden birisi de, kocasının ser­vetine karşı gevşeklik göstermeyip kendi başına hareket etmemesi, mutlaka onun emânet ettiği her şeyi korumasıdır.

İbn-i Ömer (r.a.) den: Allah’ın Resûlü buyurdu ki: Yine bir ev kadını kocasının izni olmaksızın aile nafakasından (adetten fazla) sarf ederse  şüphesiz o fazla sarfiyatın yarısı, kocaya ödenir.”[8] Ancak bozulmasından korku­lan yaş yiyeceklerden olursa izin almadan fazlasını yedirebilir. Eğer kadın kocasının rızâsını aldıktan sonra yemeğinden yedirirse, kocaya yazılan ecir kadar, kendisine de yazılır. Eğer onun izni ol­maksızın yedirirse, yedirilen ecri kocaya yazılır, günâhı ise kadınadır.



[1]     K. SitteTerc ve Şerhi.C. 9, Sh, 287. H, No: 9

[2]     es-Sünenü’l- Kübra, VII. 292; Tayalisi, Müsnet, VIII. 263

[3]        K. SitteTerc ve Şerhi.C. 9, Sh, 483. H, No: 11

[4]        Tirmizi, C. 8, Sh, 69. H, No: 2091

[5]        K. SitteTerc ve Şerhi.C. 7, Sh, 31. H, No: 9

[6]     K. SitteTerc ve Şerhi.C. 17, Sh, 226. H, No: 636

[7]     K. SitteTerc ve Şerhi.C. 9, Sh, 482. H, No: 8

[8]        Sahih-i Buhârî ve Terce, C. 11,  S. 5280. H, No: 125 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü Başarıkan Arşivi