Kovboyların masumiyeti
Amerika’nın kanlı bir sömürge sistemi üzerine nasıl inşa edildiğini anlatıyordu. Kızılderili yerli halkın nasıl katledildiğini, nasıl kafatası avcılığı yapıldığını o kitaptan öğrenmiştim. ‘Öğrenmiştim!’ diyorum, çünkü kovboy filmlerinde çok farklı bir senaryo izletildi bize.
Bizim nesil, gençlik yıllarında çok kovboy filmi seyretmiştir. Kovboy filmlerinde genelde aynı mantık işlenir. Mahallenin delikanlısı, abisi bir kovboy vardır. Bu kovboy kasabada adaleti sağlamak için canını ortaya koyar. Özellikle vahşi (!) Kızılderililerin baskın ve hırsızlıklarına karşı bekçilik görevi yapar. Kızılderililer vahşi ve ilkel gösterilir. O kadar vahşidirler ki, insanları kazanlarda pişirip yerler. Öldürdükleri insanların kafataslarından köy girişlerine yol yapıyorlar.
Bu sahneleri, yüzlerce kovboy filmiyle, dünyaya izletenlerin gerçek gayesini, yıllar sonra öğrenmiştim. Asıl vahşeti kendileri yapmış. Amerika kıtasına yerleşmeye başladıklarında, o bölge halkının zenginliklerini elde edip, oralardan uzaklaşmalarını sağlayabilmek için tam bir vahşet uygulamışlar. İnsanlık tarihinin gördüğü, en kanlı en vahşi süreçlerden birisidir, Batı’nın Kızılderililere uyguladığı zulüm.
Amerika ve Batı Medeniyeti, kanla kurulmuş bir medeniyettir. Temel taşlarında insanın ve insanlığın kanları var. Böyle kurulan bir medeniyet, ayakta kalabilmesi için yine kan akıtmak zorunda. Bu kanı bazen kendi elleriyle akıtmaya devam ediyor. Bizzat müdahle etmediği yerlere, kan akıtacak zihniyet ve silahları ihraç ediyor. ‘Kan durursa ben biterim!’ düşüncesiyle yaşayan bir Vampir gibi.
Sayın Dilipak’ın kitap çalışmasının bir yerinde kullandığı şu ifadeler, vahşi batının köklerinde ki pislikleri örtme adına, nasıl bir hayat yaşadığını, düşündürücü bir sil ile anlatıyor.
Sosyetik bayanların tırnak boyaları, batının kanlı ellerini simgelemiyor mu? Dudak boyaları, yavrusunu parçalamış bir sırtlanın kanlı dudaklarını hatırlatmıyor mu? Baharatlı parfümler, bu cinayetin kokusunu gizlemek için uydurulmuş olmasın sakın?
Silahları kim üretip satıyor?
Dünya’da üretilen silah, bomba ve patlayıcıların neredeyse tamamı, ABD ve Avrupa üretilirken, bu bombaların neredeyse tamamı İslam ülkelerinde patlıyor. Bu gerçeği görmeyen, göremeyen insanlar, ya art niyetlidir veya kördür. Silahları üretip satanlar masum, bu silahları kullananlar terörist ilan ediliyor.
Silah ithal edip satanlar, Müslümanların ellerine silahları vermeden önce, zihinsel kavga alt yapısını da hazırlıyorlar. Bölge şartlarına göre mezhep, meşrep kavgasının alt yapısı hazır olduktan sonra silah dağıtımı yapılıyor.
Asıl amaç başka tabi. Arı kovanına çomak sokan çocuklar gibi, aynı senaryoyu tekrar edip duruyorlar. Malum filmin yayınladığı günler ile yabancı elçiliklere yapılan saldırıların artması bir tesadüf değil, hazırlanan senaryonun sonucuydu. Senaryoyu yazıp yönetenler için maksat hâsıl oldu. Umarım silahlı müdahaleler için gerekçe hazırlamıyordurlar?
Müslüman gibi tepki!
Komşuluğun, ticaretin, ahlakın Müslüman’a yakışanı varda, tepki vermenin Müslüman’a yakışanı olmaz mı? Elbette var. Elçilik basıp, elçiyi sürükleyerek ve döverek öldürmek Müslüman’a yakışan bir tepki biçimi değil. Komşuluğu, ticareti Müslüman gibi yapamadığımız için, tepki vermeyi de elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. Ne Kaddafi’nin nede Amerikan Büyükelçisinin öldürülüp sergilenme biçimi, Müslüman’ca bir tavır değildi.
Protesto yapmayalım mı? Elbette protesto yapılacak. Eylemlerde düzenlensin, sloganda atılsın.. Ancak medyaya yansıyan ‘amigo’ tavırları, düşmanın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şeye yaramıyor. Türkiye’de bu tarz olaylarda genelde protesto yapılır. Ancak ya bir basın bildirisi okunur veya siyah çelenk bırakılır. Birkaç slogan atılıp, medyada gündeme gelme dışında bir sokak eylemi yapılmaz. Bu konuda diğer İslam ülkeleri, yüzümüzü kara çıkartacak eylemler yapıyor maalesef.
Kovboylarla kovboy gibi mücadele edilmez!
‘Bizimde atom bombamız olsa. Washington’un göbeğinde patlatsak!’ diyen bir genç, bu heyecanını Müslüman terbiyesinden geçirmeli. Hiçbir Müslüman, onların yaptığını yapma hayali kurma hakkına sahip değildir. Zalim yöneticilere kızıp, mazlum halka eziyet etmek, Müslümanlara yakışan bir tavır değildir.
Zulüm yapmak için değil, zulmü engelleyip caydırıcı güç olmak için güçlü olmalı Müslümanlar. Yoksa o bombalar ABD, İsrail veya Avrupa sokaklarında patlasın diye değil.
Hz. Peygamberimizin, fetihten sonra Mekke’ye girince gösterdiği tavır, bize örnek olmalı.
Biz kovboy değil, Müslüman’ız Elhamdülillah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.