Cüneyt Eskil

Cüneyt Eskil

Küçük Çoban!

Küçük Çoban!

 

Harman zamanı ekinler biçiliyordu. Akşam yaklaşıyordu. Eskil’de oturan tarlasını yayladan birine ortağa veren H. ekini biçtirmiş, payına düşen çeci (buğday yığını) tarlaya döktürmüş, başında beklemektedir. Kuzular çece doğru koşar. H. ve kendisi araya girer kuzuları uzaklaştırır.

Müthiş uykusu gelmiştir. Adeta göz kapaklarına ağırlık bağlanmış aşağıya asılmaktadır. Tarlanın içine ayaklarını güneşin geldiği batıya doğru, başını ise gölge doğuya doğru, sağ tarafına uzanır. Sağ dirseğini diker. Başını avucunun içine alır. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaktır. Hem uyumayacak, hem uyumamak için kendini zorlamayacaktır. Tam uyurken başının elinin üzerinden düşmesiyle uyanır. Bu üç – dört kez tekrar eder.

Gözünü açtığında uyumuş kalmış olduğunu fark eder. Kolu kendisine ihanet etmiştir. Her seferinde uyuklarken “lap” diye düşen kolu son seferde yumuşak iniş yapmış uyuyup kalmasına vesile olmuştur.

Etraf karanlık, kuzu sürüsü ortada yoktur. Yaylaya o tarihte elektrik gelmediğinden uzaktan çıra (gaz lambası)  ışıklarını görür. Ay ışığı oldukça fazladır. Köye doğru koşmaya başlar. Kendi ayak tapırtısından korkar. Yavaşlar. Etrafta birileri vardır. Sağına soluna ürkek ürkek bakar. Bunların üzerlik ve kangal görüntüsü olduğunu anlar. Düşünür. Eve zaten karanlık olduktan sonra gitmektedir. Her zaman korkmazken bu kez niye korkmuştur. Hayvanların insanlara cesaret verdiğini anlar.

Eve gelir. Ailesi çay içmektedir. Korkarak babasına uyuyup kaldığını, kuzuları kaybettiğini söyler. Babası hiç beklemediği bir olgunlukla “çayını iç bakalım, bakarız” der. Az sonra dışarıdan biri seslenir. “Kendi buğday kuyunuza kendi kuzunuz dolmuş.”

Ailesinin az ve verimsiz tarlası olduğundan buğday hasadından sonra babası buğdayın bir kısmını satar, kalanını daha sonra satmak için yere açılmış kuyunun içine doldurup üstünü kapattırdı. Kuzular bu kuyuda bulunan buğdayları yemektedir.

Anne ve ağabeyi ile birlikte giderler. Doktorun hastayı acımadan ameliyat ettiği gibi acımasızca kuzulara vurmaya başlarlar. Kuzular kıtlıkta kalmış gibi buğdaya saldırmaktadır. Epey uğraştan sonra çıkarmayı başarırlar.

Ertesi günü babası kuzuların içeceği suya kül katar. Kuzular çok az içebilmektedir. Böylece hem susuz kalmazlar, hem yedikleri buğdayın suyla birleşip şişerek ölmeleri önlenir. O kuzulardan bir tanesi ölmüştür.

Uzun yıllar kendi kuzu ve koyunlarını otlatır. Hiçbir zaman uyumaktan vazgeçmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Eskil Arşivi