Küstürmeyin!
Değerli Okurlar,
Sizin de bildiğiniz üzere üç sezondur Eskilgücüspor Kulübü, Aksaray amatör liginde var olmak için “var gibi” bir hal aldı. 30 bin nüfuslu bir ilçenin takımının sadece var olmak için “var gibi görünmesi” iç karartan bir durum. Spora düşkün bir ilçe olarak -özellikle futbol konusunda- söz konusu turnuvaya katılımsa gerisi teferruat! Başarısızlık mı? Asla kabul edilmez! Fakat ne yazık ki başarısızlığa alıştırıldık! İşte tam olarak bu noktada içimiz acıyor.
Üzgünüz, çaresizlik öğretildi! Ama elimizden bir şey gelmiyor...
Yıllar var ki umut etmeden başladığımız bir sezon olmadı, tabir yerindeyse umut bizim besmelemiz oldu. Sonuç: Hep hüsran! Sığındığımız umutla küçük başarılarla bile mutlu olma peşindeyiz. Ama hedef başarıyı yakalayamamak gün geliyor bizi yerle bir ediyor. Evet, başarısızlık kötüdür; fakat daha da kötüsü, başarısızlığa alıştırılmaktır.
Değerli okular, iki haftadır yönetimin eksikleri konusundaki haberlerim yönetim tarafından tepkiler gelmesine sebep oldu. 15-20 kişi tepki gösterirdi diye 15-20 bin kişinin beklentilerinin boşa çıkartılmasına sessiz kalamam. Bundan hareketle geçenlerde okuduğum Platon’un kaleme aldığı “Sokrates’in Savunması” adlı kitaptan etkilendiğim bölümü sizlerin de istifadesine sunmak istiyorum:
“Şimdi ismini zikretmeye gerek yok, o zat ile konuşurken fark ettim ki bu adam çok kimseye, özellikle de kendine bilge gibi görünüyordu ama aslında hiç de öyle değildi. O zaman, kendinde var olduğunu sandığı bilgeliğin, gerçekten var olmadığını göstermeye çalıştım ona. Böylece hem onu, hem de yanındakilerden birkaçını kendime düşman ettim. Oradan ayrılırken şöyle diyordum kendime: Ben bu adamdan daha bilgeyim. İkimiz de güzel ve iyi şeylerden habersiz olabiliriz; ama o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor; bense bilmiyorum, ama bildiğimi de sanmıyorum. Öyleyse ben ondan biraz daha bilgeyim demektir, bilmediğim şeyi bildiğimi sanmadığıma göre”.
Eskilgücüspor Kulübü, Yeşilovaspor karşısında aslanlar gibi mücadele etmiş, bırakın beraberliği kalelerinde gol bile görmemiş bir takımla, deplasmanda 1-1 berabere kalarak neler yapabileceğini göstermiştir. Bu maçtan bir hafta sonra Sarıyahşispor’la maçımız olacaktı. (Hani 6-1 yenildiğimiz maçta mutlak hedef galibiyetti(!)) Fakat ne olduysa -hiçbir bilgim inanın ki yok- maça bir gün kala gece saat 23.00’Te telefon geldi ve “bazı oyuncular maça çıkmayacak” bilgisini aldım. Yönetimi aradım: “Oyuncular maça çıkmayacakmış. Gerekçe olarak da maddi kaynaklı olanlar var, krampon, eşofman alamamış olanlar var. Bir de tabi lisans çıkartılması gerekenler var, çıkarttın.” dedim. Gereken neyse yapılsın, sonuçta amatör takımız, yarın önemli bir maçımız var ve olumsuz havanın esmemesi gerekiyor düşüncesiyle talebi yönetime ilettim. Yönetici arkadaş ne yaptı dersiniz? Maça çıkmayacak arkadaşları aradı ve “maça gelmeyin” diyerek talimatta bulundu!!! Hoppa! Sonra? Resti çeken yönetici, sabah yine tüm oyuncuları arayarak: “Gece sinirliydim, maça mutlaka gelin!” diyerek durumu kurtarmaya çalıştı… Oyuncular mı? Tabi ki küskündüler! Haklılar mı? Evet! İhtiyaçlarının giderilmesini beklerlerken çocukça bir muameleye maruz kalan her insan gibi… Nazım Hikmet’in de dediği gibi;
“Küstürmeyin insanları hayata. Sonra her şeyden vazgeçiyorlar. Bir dağ başında kalmayı, nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar. Küstürmeyin işte bazı insanları.” Küstürmeden, kırmadan, üzmeden, yapın ne yapacaksanız! Ve ne olur artık birbirinizin aleyhinde konuşmayın, birbiriniz aleyhinde konuşmak yerine “birbirinizle konuşmayı” tercih etmiş olsaydınız, yaşadığınız sorunların çoğu çözülmüştü. Yetişkin ve medeni insanlar için isteklerimi hayata geçirmek zor olmasa gerek…
Sağlıklı iletişimlerin ve ilişkilerin yaşandığı sporlu haftalar dilerim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.