MÜSLÜMAN, ALLAH’A OLAN SEVGİSİNDEN ALÇAKGÖNÜLLÜDÜR

 

 Rabbimiz tek yaratıcıdır. Ölümü de, dirilişi de Kendisi yaratmaktadır. Evrendeki tüm dengeleri kontrol edendir. Yeryüzündeki hiçbir bilgi, hiçbir olay Rabbimizden uzakta, saklı kalmaz. O, herkesi ve herşeyi kontrol eden tek güçtür. Allah bütün acizliklerden uzak, sonsuz güç ve akıl sahibidir.

"… İşte sizin ilahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver. " (Hac Suresi, 34)

İnsan ise sonsuz aciz, bir tek hücreyi dahi yaratmaya gücü yetmeyen, Allah’ın sonsuz aklı yanında sınırlı akla sahip, yaratıcısına muhtaç bir varlıktır. Allah yarattığı sayısız nimetlerle kullarını korumakta, merhamet etmektedir. İnsanoğlu bu nimetlerden biri olmasa yaşamını sıkıntı içinde sürürek yaşayabilecek kadar acz içindedir.

İnsanoğlu bu kadar acz içinde yaşarken yaratıcısına başkaldırması, nankörlük etmesi çok büyük bir akılsızlık olur. Böyle bir yaşam tarzı insanın fıtratına aykırıdır. Bunu bilen Müslüman vicdanıyla harket eder ve Rabbine boyun eğici olur. İşte bu yüzden Müslüman alçakgönüllüdür. Alçakgönüllü bir insan ise tüm tavırlarıyla kendini belli eder. Alçakgönüllü olan insan büyüklenmez, biri kendisini iyiliği için uyarı yaptığında dinler ve uygulamaya çalışır. Müslüman haklı olduğu bir konuda dahi hak iddia etmez, alçakgönüllü olarak altan alıcı, olgun bir karakter sergiler. Hz. Yusuf bu konuda Müslümanlara çok güzel bir örnektir.

"(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53)

Alçakgönüllük, insanı kendisini beğenme hissinden arındırır. Her zaman daha güzel ahlaklı olabilmek için çabalayan biri haline getirir. Bu ahlakı yaşayan kişi herkesi dinler, farklı fikirlerden istifade edip, kendini en güzel şekilde geliştirmeye çalışır.

Bu ahlakın tam tersine nefsinin bencil tutkularına yenik düşüp, büyüklenen ise yaratılışına aykırı bir karakter gösterdiğinden vicdani bir huzursuzluk içinde olur. Çevresi tarafından çok sevilmeyen ve güvenilmeyen insanlardır bu karakterdeki kişiler. Rabbimiz bir ayetinde büyükleneni sevmediğini şöyle haber verir:

"İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. " (Lokman Suresi, 18)

Bu insanlar, o kadar büyük bir gaflet içindedirler ki, ne kadar aciz olduklarının farkında değillerdir. Ne bedenlerinin, ne de zekalarının yaratılışı üzerinde bir pay sahibi değillerdir. Hepsinin gerçek sahibi Allah’tır. Bu ahlaklarından dolayı da kimseyi beğenmez, kimsenin sözlerine ve uyarılarına aldırış etmezler. Kendi akılları bu insanlar için yeterlidir. Bu yüzden Kuran’ın getirdiği birçok güzellikten, uyarıdan habersizdirler. Bu büyüklenme hisleri ve Rablerine başkaldırmalarından dolayı dünyada huzursuz bir yaşam sürdükleri gibi ahirette de sonsuza kadar sürecek bir azabın içinde yaşayacaklardır.

"Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır." (Araf Suresi, 36)

Müminler ise Allah’a teslimiyetleri, O’na olan sevgilerinden ötürü hem dünyada hem de ahirette Rabbimiz’in koruması altında olacaklardır.

"İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir." (Kasas Suresi, 83)

Bu yazı toplam 1633 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.